"Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlahiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevi eliyle rahmet kapısını çalmaya hazırlanır!" İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, en gafillere ve mütemerridlere, zaafını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor. Açlık vasıtasıyla midesini düşünüyor; midesindeki ihtiyacını anlar. Zayıf vücudu ne derece çürük olduğunu hatırlıyor. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlahiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevi eliyle rahmet kapısını çalmaya hazırlanır! -Eğer gaflet kalbini bozmamışsa-" (Mektubat, 29. Mektup, İkinci Risale olan İkinci Kısım)

Oruç ve açlık, insana ne kadar zayıf ve aciz olduğunu hissettiriyor. Zayıf ve aciz insan da şefkate ve merhamete muhtaçtır. Yani oruç insana hem acizliğini ve zayıflığını öğretiyor hem de Allah’ın rahmet ve şefkatine ne kadar muhtaç olduğunu hissettiriyor.

Oruç olmasa insan zaaf ve aczini anlamaz; Allah’ın rahmetine ne kadar muhtaç olduğunu hissetmezdi. Bu durumda oruç, insanı rahmet kapısını çalmaya hazırlayan önemli bir ibadet önemli bir vesile oluyor. Oruç olmasa insan aczini anlamaz, rahmete muhtaç olduğunu hissetmez ve en nihayetinde Allah’tan istiğna edip tam bir Firavun olur.

Orucun bu ruhu terbiye etme ameliyesi, kalbini gaflet gibi şeylerle kirletmeyenler için geçerlidir. Yani gaflet içerisinde olanlar oruç tutmaz. Bunlar da bu büyük nimetlerden istifade edemez. Ayrıca oruç tutup da hakkını vermeyenler ve hakkıyla tutmayanlar da bu azim nimetlerin sadece küçük bir kısmına sahip olabilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 559
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...