"Nevâkis mahiyet-i maddiyatın istidatsızlığından neş’et eder." cümlesini izah eder misiniz, sonuçta bunları Rabbimiz kabiliyetsiz olarak yaratıyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem de Sâni'-i Zülcelâl cemi-i nekaisten münezzehtir. Zîrâ nevâkıs, mâhiyet-i maddiyâtın istidatsızlığından neş'et eder. Zât-ı Zülcelâl maddiyâttan mücerreddir, münezzehtir. Hem kâinatın mâhiyat-ı mümkinesinden neş'et eden evsaf ve levâzımatından mukaddestir."(1)
Allah, maddeden mücerred, her yerde hazır ve nazır, mekândan münezzeh, bütün noksan sıfatlardan mukaddes ve kemal sıfatlarla muttasıftır. Her şey Cenab-ı Hakk’ın sosuz kemaldeki sıfatlardan geldiği için, yaratılışlarında –hâşâ- bir eksiklik tevehhüm etmek yanlıştır. Allah her mahlûka ayrı vazifeler vermiş, onları vazifelerine (yaradılış gayelerine) taalluk etmeyen cihetlerde eksik ve nakıs olarak yaratmıştır.
“Nekaisten müberra olmak, cinan-ı cennetin mahsusatından ve her kemâle bir noksanı karıştırmak, şu âlem-i kevn ü fesadın mukteziyatındandır.” (Tulûât)
Dünyada her şey hareketli ve kararsızdır. Dün vücuda gelen bir şey bugün yok olur. Her var oluşu bir yok oluş takip eder. Sağlığı hastalık, gençliği ihtiyarlık takip eder. Dün var olanlar yarın bu âlemden kaybolup gideceklerdir. Zira “Her kemâlin bir zevali vardır.” Mesela, yaz mevsimi, ekser canlıların kemâle ulaştığı bir mevsimdir. Bu kemâli, her şeyin sararıp solduğu sonbahar izler. Daha da sonra, her şeyin izini silen kışın beyaz kefeni her tarafı kaplar.
Allah her şeye bir gaye, bir vazife ve bir hikmet tayin ediyor. Ve o şey takdir edilen vazife ve hikmetin dışına çıkamıyor. O şeyin başka hikmet ve gayelere kapalı ve kabiliyetsiz olması kaderin hikmetli bir planının gereğidir.
Mesela, tavuğun gayesi ve vazifesi yumurta vermektir; süt vermesi mümkün değildir. Tavuğun kırmızı süt verememesi bir noksanlıktır, ama bu noksanlık kaderin ona tayin etmiş olduğu kabiliyetsizliğinden dolayıdır.
Allah isteseydi bir tek canlıdan her çeşit nimet ikram edebilirdi. Tek bir ağaçtan yüzlerce meyve yaratırdı. Ama hikmeti canlıların ve ağaçların çok çeşitli yaratılmasını iktiza etti. Çünkü her bir hayvan ve nebat ayrı bir hikmet tablosudur.
Tavuğun kırmızı et ve süt verememesi, yaratılış hikmetinin bir gereğidir. Bu ölçü, insan da dâhil bütün mahlûkat için geçerlidir.
Her mahlûk kendi vazifesinin dışındaki vazifelere istidatsızdır. Bu da mahlûkatın noksanı, kusuru, eksikliği oluyor. Hatta fayda ve hikmet bakımından en noksan ve en kusurlu varlık insandır. Çünkü insanın elinden iman ve ibadetten başka hiçbir şey gelmez. Yani insan ne et, ne süt, ne yumurta, ne meyve veremez.
Şayet her madde ve her mahlûk her şeye istidatlı bir şekilde yaratılmış olsa idi, o zaman bizim Allah’ı bilmemiz ve ona perestiş etmemiz âdeta imkânsız bir hâl alırdı.
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Nokta.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü