"O Alîm-i Zülcelalin nur-u ilmine karşı eşyanın gizlenmesi, bin derece daha gayr-ı kabildir, muhaldir. Çünkü huzur var." Bu iki cümleyi, nur-i ilim ve huzur kavramlarını esas alarak açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Allah’ın bir ismi nurdur ve bütün isimleri nuranîdir. Allah’ın Hâlık ismi mahlukatına benzemediği gibi, nuru da hiçbir nura benzemez. Zira onun nuru ezelîdir ve vacib nurudur. Vacib mümkine benzemediği gibi, onun nuru da hiçbir mümkinin nuruna benzemez.
Nur denilince aklımıza evvela ışık gelir. Nur ışıktan çok farklıdır. Üstad'ımızın "İman hem nurdur, hem kuvvettir" vecizesi bu noktada bize mühim bir ışık tutar. Nurun zıddı zulmettir. İman nurunun zıddı küfür karanlığıdır. Keza, ilim de bir nurdur, onun zıddı da cehalet karanlığıdır.
Allah’ın vücud sıfatı da nurdur, zıddı adem zulmetidir. Canlı olsun cansız olsun her varlık vücudun bir gölgesine yahut cilvesine sahiptir.
Allah’ın bütün isimleri nuranîdir. Meselâ, Rezzak ismi nuranîdir, bütün rızıklar o nurun tecellileridir. Keza, Muhyi ismi de nuranîdir, bütün hayatlar o ismin tecellileridir.
Üstad Hazretlerinin güneş ışığı için; “Nur isminin kesif bir zılali” buyurması da bu noktada çok mühimdir.
Bu metinde, röntgen şuaına zînur denilmektedir. İnsan gözü, karşısındaki şahsın ancak bedeninin dış cephesini gördüğü hâlde, röntgen şuaı onun iç organlarına nüfuz etmektedir. Göz, ancak kesif eşyayı görür. İnsan, konuştuğu şahsın ruhunu ve aklını göremez. Ama aklıyla o kişinin iç organlarını bilebilir. Melekler için de cism-i latif denilir. Toprağın kendisi kesif, yerçekimi ise latiftir. Latif eşya kesiflere göre nuraniyete daha yakındır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü