"O esbab birer zarftır. Ve masnuat-ı Rabbaniyeye birer kılıftırlar. Ve hedaya-yı Rahmaniyeye birer tablacıdırlar." Sebeplerin bu vasıfları ne demektir, açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Bu cümlede, eşyanın yaratılmasında görevlendirilen sebepler hakkında üç ayrı teşbih yapılıyor: Zarf, kılıf ve tablacı. Her üç teşbihin ortak yanı, onların bir tesirleri olmadığı, Allah’ın terbiye ederek mükemmel hale getirdiği ilahi sanat eserlerinin gerçek sahibinin bu sebepler olamayacağıdır. Nitekim bir sonraki cümlede hakikat şöyle dile getiriliyor:
"Elbette bir padişahın hediyesinin kabı veya hediyeye sarılan mendil veyahut hediye eline verilip getiren nefer, o padişahın saltanatına şerik olamazlar." (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf.)
Bir an için hayalen dünyanın henüz yaratılmadığı döneme gidelim. Güneş'ten bir ateş parçası ayrılmış, milyonlarca kilometre katettikten sonra yolunu değiştirmiş, Güneş'ten uzaklaşmak yerine bu uzun mesafede onun etrafında dönmeye başlamış. Sonraki safhaları geçiyor ve son noktaya geliyoruz:
Dünün o ateş parçasında bir yandan denizler, okyanuslar doğmuş, öte yanda dağlar, ovalar meydana gelmiş. Birincilerde balıklar yüzmeye, ikincisinde kuşlar uçuşmaya, atlar koşuşmaya,…, başlamışlar. Ve yeryüzü bir sofra haline getirilmiş, üzerinde milyonlarca tür misafir yaratılmış, hepsi kendi sofrasında kendi rızkını hazır bulmuş ve istifade etmişler. Nihayet en son ve en nazlı, en mükemmel misafir olarak insanlar boy göstermişler, hem sofranın nimetlerinden istifade etmişler, hem de kendilerinden önceki misafirlerde tasarrufa başlamışlardır. Bir kısmını binek olarak kullanmışlar, bir kısmını kesip yemişler, rızık olarak istifade etmişlerdir.
“Biz, o hayvanları zelil yaptık (insanlara boyun eğdirdik). Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.” (Yâsîn, 36/72)
Bu hikmet dünyasında dünya da içindekiler de inşa yoluyla yani tedricen kademeli olarak yaratılıyorlar. Bir an için, her şeyin ibda ile yaratıldığını hayal edelim: Dünya bir anda yaratılıyor, üzerindeki bitkiler yine bir anda vücut buluyorlar. Sofranın içinden misafirler bir anda çıkıyorlar ve nimetlerden istifade ediyorlar. Bu misafirler katiyen bilirler ki, bu meyveler bu ağaçların sanatı ve hediyesi değillerdir. Ağaçlar birer kaptır. O kapları da içindekileri de misafirleri de bir anda yaratan ancak Allah’tır.
Ama bu imtihan dünyasında, çoğu şey sebeplerin eliyle ve zaman içinde tedricen yaratıldığı, insan da ana rahminde dokuz ay gibi bir sürede yine tedricen yaratılıp dünyaya gönderildiği, anne ve babasından ağaçlara hayvanlara kadar etrafındaki her şeyi zamanla tanıdığı için bu açık hakikat ülfet ile nazarlardan gizlenebiliyor.
Diğer iki teşbihi de aynı şekilde değerlendirebiliriz. Mendili de ona sarılı olan hediyeyi de Allah yaratmıştır. O mendil o hediyenin gerçek sahibi olamaz.
Üçüncü teşbihte, nefer padişahın emrindedir ve onun verdiği hediyeyi alarak sahibine götürmekle görevlidir. Hediyeyi alan kişi onun padişahtan geldiğini bilir ve nefere sadece yaptığı hizmet için teşekkür etmekle yetinir. Hediyeyi neferin malı olarak görme gafletine düşmez.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü