On Beşinci Şua, İkinci Makam'daki, Birinci ve İkinci Delil arasındaki farkı izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"On beş delilden birincisi: فَاْلاِنْتِظَامَاتُ الْمَوْزُونَةُ ’dir. Yani, bütün mahlûkatta müşahede edilen ölçülü düzgünlük, mizanlı intizam, ihatalı bir ilme şehadet eder."
"Evet, muntazam bir saray gibi kâinattan ve manzume-i şemsiyeden ve kelimeler ve seslerin neşrinde zerreleri medâr-ı hayret bir intizam gösteren hava sahifesinden ve üç yüz bin ayrı ayrı nevileri her baharda bir intizam-ı ekmel içinde yetiştiren zemin yüzünden tut, tâ herbir zîhayatın vücudundaki âzâ ve cihazat ve hüceyrat ve zerrelere kadar derin, ihatalı, şaşırmaz bir ilmin eseri olan mizanî düzgünlük ve tam intizam bulunması, gayet zâhir ve kat’î bir surette, ihatalı bir ilme delâlet ve şehadet eder demektir."
Kâinatın tümünde görünen, harika intizam, mükemmel düzgünlük ve hassas ölçü, Allah’ın sonsuz ilmine şahid ve delildir. Atomlardan tut ta gezegenlere kadar her şeyde mu’cize derecesinde bir nizam ve ölçü hâkim. Bu da ancak sonsuz bir ilim sahibinin varlığına ve her şeyi ihata eden ilmine işaret ediyor.
"İkinci delil: وَاْلاِتِّزَانَاتُ الْمَنْظُومَةُ ’dir. Yani, bütün kâinattaki masnuâtta, cüz’î-küllî, seyyarattan tâ kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâya kadar herşeyde gayet düzgün bir ölçü, mütenasip bir mizan bulunması, bedahetle muhît bir ilme delâlet ve kat’î şehadet eder. Evet, görüyoruz ki, meselâ bir sineğin, bir insanın âzâları ve cihazatı, hattâ cesedinin hüceyratı ve kanındaki kırmızı ve beyaz kürecikleri o derece hassas bir mîzan ve ince bir ölçüyle yerleştirilmiş ve o derece birbirine münasip ve uygun ve cesedin sair âzâlarında öyle muntazam bir tenasüp var ki, nihayetsiz bir ilme mâlik olmayan, o vaziyeti onlara vermesi hiçbir cihette imkânı yok. İşte, aynen bütün zîhayat ve envâ-ı mahlûkat, zerrattan tâ manzume-i şemsiyedeki seyyarata kadar, öyle tam bir muvazene ve zerre kadar şaşırmaz bir düzgün ölçü hükmetmesi, ihatalı bir ilme kat’î delâlet ve parlak şehadet eder. Demek ilmin her delili, Zât-ı Alîmin mevcudiyetine dahi delildir. Sıfat mevsufsuz olması muhal ve imkânsız olmasından, bütün hüccetleri Alîm-i Ezelînin vücub-u vücuduna kuvvetli ve gayet kat’î bir hüccet-i kübrâdır."(1)
Bu delilde birinci makam; Allah’ın sonsuz ilminin ispatı değil, ilim sıfatı ardında duran Zat-ı Akdesin isbatına aittir. Hâlbuki Birinci Delil'de birinci makam ilmin isbatı, ikinci makam Zat-ı Akdesin isbatı şeklindedir. İkinci delilin son kısmında bu mana şu şekilde ifade ediliyor:
Bu iki delil arasında böyle bir incelik var.
Diğer bir mâna ise; ölçülü düzgünlük ile düzgün ölçülülük ayrı delillerdir. Mizanlı intizam ile intizamlı mizan da aynı şekilde farklıdır. Birinci delil ile ikinci delil arasında böyle bir fark da vardır. Birinci delilde kâinattaki intizamın ölçülü olması nazara verilirken, ikinci delilde hassas ölçülerin ne denli bir intizam altında olduğu ifade ediliyor.
(1) bk.Şualar, On Beşinci Şua, Birinci Delil.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü