"Onların asl-ı esas-ı mesleği, kulûbun tenviri ve raptı, yani fazilet-i İslâmiye üzerine sülûk, yani hamiyet-i İslâmiye ile tehattüm,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Lâkin, onların asl-ı esas-ı mesleği, kulûbun tenviri ve raptı, yani fazilet-i İslâmiye üzerine sülûk, yani hamiyet-i İslâmiye ile tehattüm, yani İslâmiyet için hayatta zühd ve ravhı terk, yani ihlâs için terk-i menafi-i şahsî, yani, tesis-i muhabbet-i umumiyeye teveccüh, yani ittihad-ı İslâmiyeye hizmet ve irşad..." (1)
Bahsin başında Üstad'a İslam'a hizmeti dava edinmiş bazı şeyhleri niçin tenkit ettiğini soruyorlar. Üstadımız da "onları tenkit etmemin sebebi, nefretten değil, onlara olan muhabbetimden geliyor", devamında "Şayet yanlışlıklarına rağmen onların arkalarında dursam, hem kendilerine zarar veririm, zira yanlışlıklarını göremeyeceklerinden devam edecekler. Hem de tabilerine de bunların yüzünden doğru mesleği öğrenemeyeceklerinden dolayı zarar vermiş olurum." anlamında cevap veriyor. Sonrasında da bu ifadeleri serd ediyor.
Evet, tasavvuf ve tarikat mesleğinin aslı ve esası, kalbin iman nuru ile aydınlatılıp Allah’a bağlanmasını temin etmektir. Böylece İslam’ın fazileti insan üzerinde tezahür edebilsin. Zira kalp aydınlanıp Allah ile bağlanmadığı müddetçe İslam fazileti insan üstünde görülmez.
Alem-i İslam’ın gayreti ve dinamizmi ancak bu yol ile temin edilebilir. Zira insan makinesini çalıştıran yegane motor kalptir. Kalp atıl kalırsa ona mebni her şey de atıl ve gayretsiz kalır demektir. Bu sebeple kalp ile hamiyet arasında vacip derecesinde lüzum vardır.
İslam’ın hayat içinde yeşermesi ve gelişmesi, kalbin yani insanın rahatı ve dünyanın lüzumsuz işlerini terk etmesine bakar. Yani ihlası kazanmanın tek yolu, nefsani ve şahsi menfaatleri terk edip İslam cemaatinin birlik ve diriğine çalışmakla mümkündür ki bu da kalbin işlettirilmesine bakıyor.
Bu paragrafı kısaca bu şekilde anlayabiliriz.
(1) bk. Münazarat
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü