"Risale-i Nur Kur’ân’ın sırrıyla o çareyi, iki kere iki dört eder derecesinde kat’î ispat etmiş." Burayı "Kur'an'ın sırrı" ile izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Buradaki "sır" Kur’an’ın bu asrın inkârcı felsefesine karşı ortaya koyduğu tevhid delillerdir. Yani Kur’an her türlü manevî hastalıklara şifa veren ilahî bir eczanedir. Lakin bu eczanedeki ilaçlara herkesin eli yetişemiyor, bu sebeple araya mütehassıs bir eczacının girmesi gerekiyor. Risale-i Nurlar bu zamanda Kur’an eczanesinden alınan manevî tiryaklardır.
Yani Kur’an'daki bu tevhidî deliller zahir/batın, açık/kapalı, sarih/işarî kısımlara ayrıldığı için, her insanın istifadesi tam ve azamî olamıyor; bu yüzden, araya müfessirlerin girmesi gerekiyor.
İslam âlimleri tefsirleri lafzî ve manevî olmak üzere iki sınıfa ayırmışlardır. Lafzî tefsirler, Kur’an’ın lafız ve cümlesini bir tertip üzere inceleyen, daha ziyade zahirî ifadeleri nazara veren klasik tefsirlere deniyor ki, bunlar yüz binleri geçmiştir.
Diğeri ise, Kur’an’ın işarî cihetlerini ekseri olarak ilham ile beyan eden manevî tefsirlerdir. Bu tefsirler de her asırda bir müceddidin eli ile yazılır. İmam-ı Rabbanî, İmam-ı Gazzalî ve Bediüzzaman Hazretleri gibi zatlar buna misal olarak verilebilir.
İşte maddecilik ve inkârcılığın zirveye ulaştığı bu helaket ve felaket asrında, Üstad Hazretleri Kur’an’ın manevî harika bir tefsirini insanlığa hediye etmiştir.
Üstad Hazretleri, yazmış olduğu altı bin sahifelik iman ve marifet hazinesi olan Risale-i Nur ile cehalet, dalalet ve küfrün belini kırmış, milyonlarca insanın mürşidi olmuştur. Evet, Bediüzzaman zekâsının ziyasını, irfan nuruyla mezc ederek, küfür ve dalalet zulümatlarını bertaraf etti. Kendi ifadesiyle;
"Tesadüf, şirk ve tabiat’tan teşekkül eden fesad şebekesinin âlem-i İslâm’dan nefiy ve ihracına, Risale-i Nur’ca verilen karar infaz edilmiştir." (Mesnevi-i Nuriye)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü