"Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Her yüz yılda bir nesil ölüyor, yerine yeni bir kuşak ve nesil geliyor. Onlar da aynı şekilde yüz yıl içinde ölüp gidiyorlar. Bu hal, Allah’ın değişmez bir kanunudur. Her canlı mutlaka belli bir müddet yaşar, sonra da ölümü tadar ve bu dünyadan göçer. İki bin yıllık İstanbul, vasatî olarak iki yüz nesli mezara boşaltmıştır.
Mademki ölümden kaçış yoktur, öyle ise "Ölüm bizden ne istiyor?" sualine kulak verip, ona göre bir ömür sürmemiz ve ebedî vatanımıza hazırlık yapmamız iktiza ediyor. Ölüm bize dünyanın bir imtihan ve tecrübe yeri olduğunu, insanların bu dünyadaki asıl vazifesinin iman ve ibadet olduğunu hal dili ile ikaz ve ihtar ediyor.
Yani ölümün bizden istediği şey iman ve ibadettir. Yoksa sadece zevk ve lezzetlerin peşinde koşup, haramlara girmek ve hayvan gibi çabalamak değildir. İnsana bu mânaları en güzel ve en tesirli bir şekilde ikaz eden ölümdür. Peygamber Efendimiz (asm)'in ifadesi ile "Nasihat olarak ölüm size kâfidir..."(1) Ölüm lisan-ı hâl ile hayattan ziyade bu dersi veriyor. Burada geçen hayatı, istediğimiz gibi yaşamak ve keyf etmektir.
Bu cümlede zikredilen ölüm ahireti, hayat ise dünya hayatını temsil ediyor. "Ziyade" kelimesi ise, ahiret hayatının, dünya hayatından çok şeyler istemesini temsil ediyor. Evet, ahiret hayatı dünya hayatında ihya ve inşa edilir. Yani dünya mezra’/tarla, ahiret ise bu mezra’nın mahsulü hükmündedir. Dünya hayatında ne kadar iman ve ibadette bulunursak, ahiret hayatımız o nisbette güzel ve ma’mur olur.
Bunun için de “lezzetleri acılaştıran ölümü çokça zikretmeli”, ona hazırlık yapmalıdır. “Muhakkak ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” (Zümer Suresi, 39/30);
“Her nefis ölümü tadıcıdır.” (Âl-i İmrân Suresi, 3/185)
Bu gibi ayetleri kendine rehber edinen bir insan, Allah'tan başka her şeyin ve herkesin fani olduğunu, onların teveccühünü kazanmaya çalışmanın insanlara uhrevî noktada hiç bir saadet getirmediğini anlar ve ona göre hareket eder.
Kabristanlar; inananlarla - inkâr edenler, salihlerle - günahkârlar, asilerle - muhsinler, kazananlarla -kaybedenler, alkışlananlarla - alkışlayanlar, zenginlerle - fakirler, ezenler - ezilenlerle… dolu. Hepsi kabristanlarda birlikte yatıyorlar. Lakin herkes kendi ameli ile baş başa, herkes kendi hesabını vermekle meşgul.
(1) bk. Şuabu'l-İman, Beyrut 1990, 7/353, h.no: 10556.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Yıllar önce sormuştum Mehmed Kırkıncı Hoca’ya:
“Hz. Üstad ‘Ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var’ sözüyle ne anlatmak istiyor?” diye.
O da şu cevabı vermişti:
“Ölüm hayattan mal, makam, servet istemiyor. Ölümün kollarına ne atsan, bunların hepsini fırlatıp geri atar. Ölüm, hayattan daha fazla bir şey istiyor. O ziyade istediği şey ise imandır, hayatın ışığıdır, nurudur.”
Hayatın içinde de, başında da, sonunda da o gerek.
Selim Gündüzalp