"Risale-i Nur’da o saat var; çalış, o saati bul, ihtar edildi. Âdeta ihtiyarsız bir surette, Kur’ân’ın ayetü’l-kübrasının iki tefsiri olan..." Saat, iki tefsir ve vird-i ekber ile izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ben, namaz tesbihatının ahirinde otuz üç defa kelime-i tevhidi zikrederken, birden kalbime geldi ki: Hadis-i şerifte, 'Bazen bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer.' Risale-i Nur’da o saat var; çalış, o saati bul, ihtar edildi. Âdeta ihtiyarsız bir surette, Kur’ân’ın ayetü’l-kübrasının iki tefsiri olan iki Ayet i Kübra risalelerinden mülahhas tefekkürî bir tekellüm, tam bir saat devam etti. Baktım, size gönderdiğim Ayetü’l-Kübra risalesinin Birinci Makamın hülasasından müntehap güzel bir sırrını hülasa ile Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiyeden müstahreç nurlu, tatlı fıkralardan terekküp ediyor." (Kastamonu Lahikası, 23. Mektup)
Burada ifade edilen mana, tefekkürün bir saatinin bir sene nafile ibadeti kadar sevap kazandırdığı ile alakalıdır. Bu mâna bütün tefekkürlerde olduğu gibi, Ayetü'l-Kübra gibi tefekkürî ders ve risalelerde fazlasıyla mevcuttur. Evet, baştan sona Allah’tan bahseden, bütün mahlûkatın Allah'ı tesbih ve hamd ettiğini ilan eden, her varlık üstünde tevhid delillerini gösteren Ayetü'l-Kübra risalesi, Kur'anın en büyük ayeti olarak kabul edilen تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ [“Yedi gökle yer ve onların içindekiler onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki onu hamd ile tesbih etmesin.” (İsrâ Suresi, 17/44).] ayetinin kuvvetli bir tefsiridir.
İşte bu risaleyi mütalaalı ve anlayarak okuyanların her dakikası ve her anı (Arapçada saat an demektir) belki bir senelik ibadet sevabını kazandıracak mahiyette olduğu ehemmiyetle nazara verilmektedir. (1)
Kur'an Ayetü'l-Kübrasının iki tefsiri:
Kur'anın ayetü'l-kübrasının iki tefsiri hakkındaki malumatı, aynı metinde Üstadımız beyan etmektedir. Bu metinde geçen Kur'anın ayetü'l-kübrasının iki tefsirin birincisi; Yedinci Şua'nın Arabî ve Türkçe olarak telif edilen iki makamıdır. İkincisi ise; Yirmi Dokuzuncu Lem'a olan Arabî risaledir.
Yani "Kur’ân’ın ayetü’l-kübrâsının iki tefsiri olan iki Ayet i Kübra risalelerinden mülâhhas tefekkürî bir tekellüm, tam bir saat devam etti. Baktım, size gönderdiğim Âyetü’l-Kübrâ risalesinin Birinci Makamın hülasasından müntehap güzel bir sırrını hülâsa ile, Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i Arabiyeden müstahreç nurlu, tatlı fıkralardan terekküp ediyor." (Kastamonu Lahikası, 23. Mektup)
Vird-i Ekber:
Bu "Vird-i Ekber" Risale-i Nur’un pek çok yerinde, Hizbü’l-Kur’ân, Hizb-i Âzam-ı Kur’ânî, Hizbü’l-Ekberü’l-Âzam, Hizb-i Kur’ânî gibi isimleriyle zikredilir. Hizb-i Âzam, Kur’ân’daki bazı ayetlerin derlenerek bir araya getirilmiş zikir ve dua mecmuası manasını da taşır. Üstadımız bu hususta şöyle buyurur:
"Bütün risalelerin hususî menbaları, madenleri olan binden ziyade âyât-ı Kur’âniyeyi, kendi Kur’ânımda, evvelce işaretler koyup bir Hizb-i Âzam-ı Kur’ânî yapmak niyet etmiştim. Şimdi bu Hizb-i Âzam ve bu vird-i ekber, Risale-i Nur mensuplarına bazı eyyam-ı mübarekede okunması için bir zaman size de göndermek hakkınız var."
İlave bilgi için tıklayınız:
- HİZBÜ’L-EKBER (HİZB-İ NURİYE).
- HİZB-İ ÂZAM.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü