"Risale-i Nur’un kahramanlarından baba-oğulun meşrepleri ayrı ayrı olduğundan, birbiriyle tam imtizaç edemediklerinden endişe ediyorum." İzah eder misiniz; meşrep meselesi nedir ki mezc olamamışlar?
Değerli Kardeşimiz;
Risale-i Nur hizmetlerinde İnebolu’nun sembol ismi “Ahmed Nazif Çelebi”dir. Külliyat'ta çok yerlerde ismi ve mektupları geçen bu kahraman Ağabeyimizin yaptığı hizmetler, bilhassa teksir makinesiyle yaptığı tab hizmetleri, Üstadımız tarafından takdir ve sena ile bahsedilmektedir. Nazif Çelebi Ağabey 1891 İnebolu doğumludur. 1964 senesinde vefat etmiştir.(1)
Nazif Çelebi'nin oğlu olan Selahaddin Çelebi l9l3 doğumludur. Uzun yıllar Nur Risalelerine fedakârâne hizmet etmiştir. Nur'un mektuplarında isminden ve hizmetlerinden bahisler vardır. İnebolu eşrafından olan Selahaddin Çelebi, 9 Ocak 1977'de vefat etmiştir.(2)
Bu muhterem ve fedakar baba oğul olan iki Nur rüknü, Risalelerin daha fazla ve keyfiyette çoğalması için teksir makinesini kendi imkanlarıyla alıp, hizmete kazandıran mühim Ağabeylerdir. Üstadımızın onlara şu duası çok manidardır: "Ya Rabbi! Bir kalemle beş yüz nüsha yazan Nazif Çelebi ve mübarek yardımcılarını Cennetü'l-Firdevste mes'ûd kıl."
Ayrıca bu iki Ağabeyimiz için Üstadımız iki yüz kişi kadar faydaları ve hizmetleri olduğunu da şöyle ifade ediyor:
"Bu havalide, hakikaten ümidimin fevkinde, Risale-i Nur talebelerinden iki kahraman yetiştiler: baba, oğul Ahmed Nazif, Salâhaddin. Bu iki zatın, Risale-i Nur’un neşrinde iki yüz adam kadar çalıştıklarını görüyoruz..."(3)
Bütün insanlarda olduğu gibi, bu iki kahraman baba oğulun da elbette ruh haletleri anlamında olan meşrepleri farklı olabilir. Bu durum onların bazen çok ağır tartışma ve münazaasına vesile olabiliyordu. Tabi meşrep (karakter) farklılığı elbette kabul edilmeli, lakin bu durum hizmete zarar vermemelidir. Üstadımız,
"Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; herkes bir meşrepte olmaz. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir."(4)
demekle, farklı meşreplerin müsamaha ile kabul edilip niza sebebi yapılmaması, hatta farklılıklardan istifade edilmesi gerektiğini emrediyor.
Nazif Çelebi Ağabeyimiz çok sert, asabi ve tavizsiz bir kişiliğe ve meşrebe sahip biridir. Üstadımızın Ahmet Nazif Ağabeye hitaben yazdığı gayr-i münteşir bir mektupta geçen,
"Kardeşim! Risale-i Nur’un verdiği manevî kazanca mukabil lüzum olsa hayat ve ruh verilmek lâzım iken, bazı hissiyat-ı dünyeviye ve bazı ahlâk dahi onun için feda edilmeli. Ve asabiyet ve hiddet-i haysiyet gibi damarlar bu ulvî işe karıştırmamalı, belki feda edilmeli."(5)
ifadesi, O'nun asabi ve hiddetli olduğunu net bir şekilde ortaya koyar.
Selahaddin Ağabeyimiz ise ona nispeten daha kucaklayıcı, kapsayıcı ve insanları olduğu gibi kabul eden, maslahat için bazı hayati olmayan şeylerden taviz verilebileceğini savunan bir kişiliğe ve meşrebe sahiptir. İşte bu nizaya ve ağır tartışmaya vesile olmaması gereken haletten dolayı, arada bir -hizmete zarar gelebilecek şekilde- tartışmalar hatta küsmelere varan nizalar oluyordu. Buna binaen Nur'un bu iki rüknüne sarahaten, bundan sonra gelecek bütün Nur talebelerine de dolayısıyla ders mahiyetinde bu cümle kullanılmıştır: "Risale-i Nur’un kahramanlarından baba-oğulun meşrepleri ayrı ayrı olduğundan, birbiriyle tam imtizaç edemediklerinden endişe ediyorum."
Cümlenin içinde geçtiği paragrafın tamamına bakıldığında ise, bu tartışmanın dünyevi ve ehemmiyetsiz bir meseleden kaynaklandığını görüyoruz. Şöyle ki;
"İkinci nokta: Bir zaman 'Küçük Isparta' namını alan ve her yerden ziyade, geçen meselemizde hapis musibetini çeken İnebolu ve civarı kardeşlerimin gayet güzel ve samimane mektupları beni çok mesrur eyledi. Yalnız, Risale-i Nur’un kahramanlarından baba-oğulun meşrepleri ayrı ayrı olduğundan, birbiriyle tam imtizaç edemediklerinden endişe ediyorum. Baba ne kadar haksız da olsa, oğul, onun rızasını tahsil etmeye mecburdur. Oğul da ne kadar serkeş de olsa, baba, şefkat-ı fıtriyesini ona karşı esirgemez ve esirgememeli."
"Değil böyle baba ve evlât ve mümtaz seciyeli ve Risale-i Nur'un baş şakirtleri, belki birbirinden çok uzak ve düşman da olsalar, Risale-i Nur'un hatırı için Risale-i Nur şakirtlerinin mabeynindeki tefanî, birbirini tenkit etmemek, kusurunu affetmek düsturuyla bu iki kardeşim, dünyevî ve cüz’î ve hissî şeyleri medâr-ı münakaşa etmesinler. Pederlik ve veletliğin iktiza ettiği hürmet ve şefkatle beraber, Nur'un şakirtliği iktiza ettiği kusura bakmamak ve affetmek ve benim çok sevdiğim iki kardeşim, benim hatırım için, birbirini tenkit etmemek lâzım geliyor."
"Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ediyoruz."(6)
Dipnotlar:
(1) bk. Tanıyanların Dilinden, AHMED NAZİF ÇELEBİ.
(2) bk. Tanıyanların Dilinden, SELAHADDİN ÇELEBİ.
(3) bk. Kastamonu Lahikası, 124. Mektup.
(4) bk. age., 149. Mektup.
(5) bk. Risale-i Nur Enstitüsü web sayfasından alınmıştır. Erişim: 16.5.2020/11.40.
(6) bk. Emirdağ Lahikası-I, 52. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü