"Üç sahifelik Arabiyyü'l-ibare okuyorum. Vakit bulamıyorum, kendi kalemimle size yazayım..." Üstad'ın bahsettiği dua hangisidir?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretlerinin Emirdağ Lâhikası’nın 84. Sayfasında geçen "Arabiyyü’l-İbâre" olarak mevzubahis ettiği duanın, "Hizbü'l-Hakaik" içerisinde yer alan "Hülasatü'l-Hülasa" bölümünün başında yer alan ve “Lâ İlâhe İllallah” kelimatının tekrarla çok farklı mertebelerde zikredildiği dua olduğu anlaşılmaktadır.
Evvelâ; bu lahika mektubunun ilgili kısmının küçük bir izah ve şerhini yapmak suretiyle yapılacak tafsilatlı bir tahlilde, aşağıda zikredilen manalar tezahür ederek meselemizi daha anlaşılır kılacaktır;
- Üstad Hazretleri, takriben 1943 yılında, Ramazan ayında te’lif edilen Âyetü’l-Kübrâ’nın bir hulâsası olan Hizb-i Nûriyeyi okuduğunu;
- Bu okuma işinin bir saatten fazla çektiğini;
- O hülâsanın da bir hulâsasının, on-on beş dakika zarfında yine Ramazan ayında tezahür ettiğini;
- Bu Hülâsatü’l-Hülâsa’nın, okunduğu takdirde bütün Âyetü’l-Kübrâ’yı okumuşçasına bir îmânî inkişaf veren ve
“Bir saat tefekkür, bir sene ibâdetten hayırlıdır.”(1)
hadisinin sırrına mazhar iki veya üç sayfalık bir “Arabiyy’ül-İbâre” olduğunu kaydeder.
- Üstad Hazretleri bu parçanın, tesbîhâttan ve duâdan sonra otuz üç defa “Lâ İlâhe İllallah” kelimesinin yerinde, yalnız sabah namazı tesbîhâtında mânâsını da düşünerek okunmasını da ayrıca tavsiye eder.(2)
Saniyen; Emirdağ Lahikası'nda geçen ve aşağıda arz edilen başka lahika mektublarında ise, Üstad Hazretleri aynı mevzuya parmak basarak zikredilmekle tekrar edilen “Lâ İlâhe İllallah” kelimatı mübarekine atıf yapmak suretiyle "Hülâsâtü’l-Hülâsa"yı nazarımıza vermektedir;
“Nasıl 'Hizb-i Nuriye' Risale-i Nur'un ve Âyet-ül Kübra'nın bir hülâsasıdır; öyle de on dakika zarfında Hizb-i Nuriye'nin bir hülâsası, bu Ramazan-ı Şerif'in feyzinden ve Ramazan'da te'lif edilen ve yeni intişar eden Ramazaniye Risalesi olan Âyet-ül Kübra'nın otuz üç mertebe-i vücub u vücud ve tevhid otuz üç elsine-i külliye ile tezahür ettiği gibi; ruh ve hayal ve kalb o noktadan öyle bir inbisat ve inkişaf etti ki, her bir mertebenin söylediği 'Lâ ilahe illallah' şehadetini dediğim vakit, o küllî lisan benim oluyor gibi azametli bir tevhid hissettiğimden, 'Âyet-ül Kübra' güneş gibi iman nurlarını ruhlara telkin edebilir.”(3)
“Risale-i Nur'un bir hülâsası olan Âyet-ül Kübra ve Hizb-i Nuriye'nin bir hülâsat-ül hülâsası hükmünde otuz üç kelime-i tevhidin namaz tesbihatındaki eskiden beri okuduğum ve Risale-i Nur'un ekser hakikatları namaz tesbihatında inkişaf etmesiyle hayalim fazla tevessü' ederek, o otuz üç kelime-i tevhid herbirisini kâinatın bir tabaka-i mahlûkatının lisan-ı haliyle söylediği o kelimeyi ben o lisan ile söylüyorum gibi o küllî lisan-ı hal benim cüz'î lisan-ı kalimin aynı olur. Ben, kemal-i zevk ile okuyorum. Size de suretini gönderiyorum.”
“... Arabî bilmeyenler Âyet-ül Kübra'nın mertebelerini güzelce anlasalar, bu Arabî parça tam anlaşılır. Arabî bilmeyen birkaç defa ikisine baksa, tam anlayacak. Bunu ben yirmi dört saatte bir defa, ya sabah namazının tesbihatında veya başka vakitte en ziyade usandığım ve sıkıntı zamanında okuyorum. Bana ulvî bir inşirah verir, usancı izale eder. Âyet-ül Kübra ve Hizb-i Nuriye'nin âhirinde yazılsa, münasib olur. Manidardır ki; Âyet-ül Kübra ve Risale-i Nur'un ekser hakikatları, Ramazan'da ve namaz tesbihatında zuhuru gibi; bu Hülâsat-ül Hülâsa, aynen Ramazan'da ve tesbihatta zuhur etti.”(4)
Salisen; Hülâsâtü’l-Hülâsa duasının başlarında Üstadımız'ın imzasını taşıyan aşağıdaki beyanatları okuduğumuzda, ayrıca mezkûr manaya ne derece kuvvet verdiğini anlayabiliyoruz:
“Ayetü'l-Kübrâ’nın ve hizbü’n-nuriyyenin hülâsatü’l-hülâsası: Geçen Ramazanın kudsî bir hediyesi ve Âyet’ül-Kübrâ’nın Birinci Makamının ayrı ve nurani diğer bir tarzı ve kâinat kitabının tevhid dili ile kısaca okuması ve kıraati ve geniş bir hayalin muhtasar bir tevhidnâmesi ve namaz tesbîhâtındaki tehlinin kâinat halka-i zikrinde ve lisan-ı hal ve lisan-ı kal ile erkân-ı âlemin çektikleri o Kelime-i Tevhidin feyizli bir tezahürü ve gelen ayetin iman noktasında bir parlak tefsiri olan Âyet’ül Kübrânın hülâsat’ül-hülâsasıdır. Ara sıra, bazı vakitte mütefekkirâne okunsa güzel olur, imana kuvvet verir. (Said Nursi)"(5)
Elhasıl: Demek mezkûr Emirdağ Lahikası'ndaki mektubta geçen “Arabiyyü’l-İbâre” tâbirinin, Âyetü’l-Kübrâ’nın Arapça olan Birinci Makamı içerisinde husûsî bir şekilde derc olunan ve zengin bir Tevhid virdi olarak Büyük Cevşenü'l-Kebir içerisinde yer verilen “Hülâsâtü’l-Hülâsa” olduğu anlaşılmaktadır.
Büyük Cevşenü’l-Kebîr içerisine derc olunarak, Yedinci Kısımda yer alan "Hülâsâtü’l-Hülâsa" duasından bir numuneyi mealen arz ediyoruz:
"Göklerin diliyle; yıldızlar, güneşler, aylar, gezegenler sözleriyle: Vücudu vacib ve gerekli olan Vahid’e Ehad’e, şahitlik eder, ahenkli düzen ve muntazam vazifeleriyle: LÂİLÂHEİLLÂLLAH"
"Gökyüzünün diliyle; bulut, rüzgâr, şimşek, gök gürültüsü, yağmur sözleriyle. Sağladıkları fayda şehadetiyle. Hayat sahiplerinin ihtiyacını karşılamalarıyla: LÂİLÂHEİLLÂLLAH"(6)
Dipnotlar:
(1) bk. Keşfü’l-Hafâ, 1/1004.
(2) bk. Emirdağ Lâhikası-I, (52. Mektup).
(3) bk. a.g.e., (38. Mektup).
(4) bk. a.g.e., (57. Mektup).
(5) bk. Hizbü'l-Hakaik (Büyük Cevşen), Hülâsâtü’l-Hülâsa bölümünün başında bulunan Üstadımız'ın açıklaması.
(6) bk. Hizbü'l-Hakaik (Büyük Cevşen) Meali, Hülasatü'l-Hülasa Kısmı.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü