"Safi, halis kalbin lisanıyla ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbuldür." Bu, samimi olan herkes için geçerli mi, yoksa sadece ehl-i imanı mı ihata ediyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Eğer ıztırar derecesine gelse veya ihtiyac-ı fıtrîye tam münasebettar ise veya lisan-ı istidada yakınlaşmışsa veya safi, halis kalbin lisanıyla ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbuldür." (Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup'un Birinci Zeyli.)

"Hatta, meslekleri dalalet ise de yine ittifakı muhafaza ederler. Âdeta o haksızlıkta bir hakperestlik, o dalalette bir ihlas, o dinsizlikte dinsizdarane bir taassup ve o nifakta bir vifak yaparlar, muvaffak olurlar. Çünkü samimi bir ihlas, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet, ihlas ile kim ne isterse Allah verir." (Lem'alar, Yirminci Lem'a.)

Safiyet ve halisiyet, hak olsun batıl olsun her inançta olabilir. Üstad'ımız bu hususu şu cümleleri ile zaten açıkça ifade ediyor: “Çünkü samimi bir ihlas, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet, ihlas ile kim ne isterse Allah verir.”

Lakin Allah batılda samimi olanların duasını dünya nimetlerine nail etmek suretiyle kabul eder. Bu samimiyetin yani işinde muvaffak olmak için sebeplere tam riayet edenin kişiye bu duanın ahirette bir menfaati ve karşılığı yoktur. Hakta samimiyet ise, hem dünya hem de ahirette kurtuluşa vesiledir.

Safi ve halis ifadeleri, zaten mücerred bir şekilde samimi ve ihlaslı olmayı ifade ediyor. Bu ihlas bu samimiyet bir de hakla birleşirse nurun ala nur olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 2.876
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...