"Samimî ihlâsı kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz;.." ifadelerini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanda ya ihlas vardır ya da riya, ya samimidir ya da samimi değildir. İhlası olmayan riyaya düşer ki, Üstad Hazretleri bunu; "çukura düşmek" şeklinde tasvir ediyor.
Risale-i Nur’un mesleği “Hıllet”tir. Hıllet; Hz. ibrahim (as)'in mesleğidir. Yani; en yakın dost, en fedakâr arkadaş, en güzel takdir edici yoldaş, en civanmert kardeş olmak demektir.
Bu yüksek hasletlere sahib olmanın tek yolu ise; ihlastır. İhlası kaybeden, bu hasletleri de kaybeder.
Şahsi ve maddî menfaatler için, iman ve Kur’ân hizmetindeki uhuvveti kırmak ve bozmak, öyle bir sukuttur ki, bunun ortası yoktur. Azıcık bir art niyet ihlası iptal eder.
Bu yüzden, amellerde iki ihtimal vardır; ya ihlaslı olmak ya da ihlassız olmaktır, ortası yoktur.
Bu dehşetli zamanda iman ve Kur’ân hizmetinde bulunan müminler böyle samimi bir uhuvvet içinde hareket etmek mecburiyetindedirler. Aksi halde hem ihlası kırarlar hem de muvaffak olamazlar. Böyle bir kardeşliği “menafi-i cüz’iye ve hissiyat-ı süfliye” için bozmak, öyle basit bir şey olmasa gerektir ki, Üstat; "Derin bir çukura düşmek ihtimali var" diye buyuruyor. Bu yüzden, sadece Nur talebeleri değil, bütün ehl-i iman bu kardeşliği tesis edip muhafaza etmekle mükelleftirler.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü