"Sevr ve Hût, arzın mahrek-i senevîsinde mukadder olan iki burçtur. O burçlar, eğer çendan farazî ve mevhumedirler..." İkinci Mesele Üçüncü Mahmili açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Üçüncü mahmil: Sevr ve Hût, arzın mahrek-i senevîsinde mukadder olan iki burçtur. O burçlar, eğer çendan farazî ve mevhumedirler. Asıl ecramı nazm ve rapt ile yüklenmiş olan âlemde cârî ve lâfzen ve ıstılahen 'câzibe-i umumîye' ile müsemmâ olan âdâtullahın kanunu o burçlarda temerküz ve tahassul ettiğinden, 'Arz burçlar üstündedir' olan tâbir-i hakîmâne caizdir. Bu mahmil, hikmet-i cedide nokta-i nazarındadır. Zira, hikmet-i atika, burçları semada; hikmet-i cedide ise, medâr-ı arzda farz etmişlerdir. Bu tevil, yeni hikmetin nazarında büyük bir kıymeti tazammun eder."
"Hem de mervîdir: Sual taaddüd etmiş. Bir kere 'Hût üstündedir.'; demek bir aydan sonra 'Sevr üstündedir.' denilmiştir. Yani, feza-yı gayr-ı mahdudenin her tarafında münteşir olan mezbur kanunun huyût ve eşi'alarının nokta-i mihrakiyesi olan Hût burcunda temerküz ettiğinden, küre-i arz Delv burcundan koşup Hûttaki tedellî eden kanunu tutup, şecere-i hilkatin bir dalıyla semere gibi asıldı. Veyahut kuş gibi kondu. Sonra tayyar olan yer, yuvasını burc-u Sevr üstünde yapmış demektir. Bunu bildikten sonra, insafla dikkat et. Beşinci Mukaddemenin sırrıyla ehl-i hayalin ihtirâ-kerdesi olan kıssa-i acîbe-i meşhurede acaba hikmet-i ezeliyeye isnad-ı abesiyet ve san'at-ı İlâhiyede ispat-ı israf ve burhan-ı Sâni olan nizam-ı bedîi ihlâl etmekten başka neyle tevil olunacaktır? Nefrin, hezârân nefrin, cehlin yüzüne!"(1)
Burç, insanın doğum anında Güneş'in hangi pozisyonda olduğunu gösteren astronomik bir alanın sembolik ifadesidir. Eğer doğduğunuz noktadan gökyüzüne, Güneş’e doğru hayali bir çizgi çizer ve bu çizgiyi sonsuza doğru uzatırsanız, bu çizginin bir burca ulaştığını görürsünüz. Yani doğduğunuz sırada Güneş’e doğru baktığınızda, eğer onun yoğun ışığı olmasa idi, göreceğiniz bir burç olacaktı. İşte bu gökyüzü alanı sizin burcunuzu ifade eder.
Burçlar takımyıldızlarıdır. Horoskop olarak çizdiğimiz semavi haritada ise 360 derecelik tam daire üzerinde, yaklaşık 30'ar derecelik12 bölümdürler.
Sıralamada Koç burcu ilk burç olarak kabul edilir. Bunun nedeni ilkbahar noktasında bulunmasıdır. Takvimimiz dört önemli döngüyü kabul eder. Bunlardan her biri bir ekinokstur (gece-gündüz eşitliği). İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ekinoksları bütün yılı dört parçaya böler ve üçer burcun içinde gruplandığı dört farklı yapı ile karşılaşırız. Her üç burç mevsimlerinin döngülerini taşır. Koç burcu 21 Mart’ta gündüz ve gecenin eşit olduğu ve günlerin uzamaya başladığı zaman başlar. Sembolik olarak günün geceyi yendiği bir zamandır.
Üstad Hazretleri bu ifadelerinde “Dünya öküz ve balık üstündedir.”(2) hadisine bir yorum getiriyor. Hadisin manalarından birisi de yukarıda izah edildiği üzere burçların dünya ile münasebetidir.
"İşte bu vecihle, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, sabıkan zikrettiğimiz gibi, bir defa ale's-sevr, bir defa ale'l-hût demiş. Evet, mu'cizü'l-beyan olan lisan-ı Nübüvvete yakışır bir tarzda, gayet derin ve çok asır sonra anlaşılacak bir hakikate işareten, bir defa ale's-sevr demiş. Çünkü küre-i arz, o sualin zamanında Sevr Burcunun misalindeydi. Bir ay sonra yine sorulmuş, ale'l-hût demiş. Çünkü o vakit küre-i arz Hût Burcunun gölgesindeymiş."
"İşte, istikbalde anlaşılacak bu ulvî hakikate işareten ve küre-i arzın vazifesindeki hareketine ve seyahatine imâen ve semâvî burçlar, güneş itibarıyla muattal ve misafirsiz olduklarına ve hakikî işleyen burçlar ise küre-i arzın medar-ı senevîsinde bulunduğuna ve o burçlarda vazife gören ve seyahat eden küre-i arz olduğuna remzen, ale's-sevri ve'l-hût demiştir. Vallahu a'lemu bi's-savab."(3)
Peygamber Efendimiz (asm) o zaman insanlarının bilemeyeceği, hatta asırlar sonra anlaşılacak bilimsel hakikatleri o zaman insanlarına anlayacağı dilden teşbihi ifadeler ile izah etmiş ve bir nevi mucize göstermiştir. Yani semadaki burçların Güneş'in dönmesinden meydana geldiği zannediliyordu. Oysa şimdi anlaşıldı ki dünyanın Güneş etrafında dönmesiyle burçlar oluşmaktadır.
İşte Hz. Peygamber (a.s.m) bu hakikati "Dünya ne üzerindedir?" sorusuna verdiği cevapta insanlığa işareten öğretiyor. Bir defa sorulduğunda o zaman dünya "Boğa burcu"nda idi. Bunun için "ale's-sevri" demiştir. Daha sonra sorulduğunda ise dünya "Balık burcu"ndaydı. Bu nedenle "ale'l-hût" diye cevap vermiştir. Yoksa cahil ve avam insanların iddia ettiği veya yanlış anladığı gibi, dünya hakikaten boğa ve balık üstünde değildir. Detaylı bilgi için On Dördüncü Lem’a'ya bakılabilir.
Dipnotlar:
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (17.Bölüm).
(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale (Unsuru'l-Hakikat), On İkinci Mukaddime.
(2) Bu hadisin aslı için bk. Hâkim, Müstedrek, Beyrut, 1411/1990, 4/636; el-Munzirî, et-Terğib ve’t-Terhib, Beyrut, 1417, 4/257.
(3) bk. Lem'alar, On Dördüncü Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Burçlar, güneş, dünya için dünyanın boğa burcu üzerindeki bir görselini tüm burçlar dahilinde gösteren bir GÖRSEL olsa çok güzel olur.
Anladığım kadarıyla burçların güneş etrafındaki halkarına göre dünya güneş etrafında çok daha küçük bir halka çiziyor. Dünya balık burcunda iken dünyanın tam arka tarafında başak burcu bulunuyor. Ama balık burcunda iken dünya ile güneşi buluşturan doğru balık burcuna gidiyor ve bu bilimle uğraşanlar teleskopla o takımyıldızı görüyorken başak takımyıldızı göremiyor.
Yani, feza-yı gayr-ı mahdudenin her tarafında münteşir olan mezbur kanunun huyût... Devamıyla cümle cümle izah eder misiniz?
Burçlardan (takım yıldızlarından) bahsedecek olursak günümüzde bilinen 88 takım yıldızı vardır. Dünya güneş etrafında 12 ay dönerken, bu takım yıldızları da belirli aylarda görünmektedir. Örneğin dünyamızdan 21 martta balık takım yıldızı görünürken, 21 şubatta kova takım yıldızı görünmektedir. 21 mayısta ise boğa takım yıldızı görünebilmektedir ve hakeza..
Sevr ve Hût, arzın mahrek-i senevîsinde mukadder olan iki burçtur.
Yani; Sevr (boğa) ve Hut (balık) burcu dünyamızdan görünen 2 takım yıldızıdır.
O burçlar, eğer çendan farazî ve mevhumedirler.
Yani bizim burç diye tabir ettiğimiz balık veya öküz farazi bir ifadedir. Gerçek balık ve öküz gibi canlı varlıklar değillerdir.
Asıl ecramı nazm ve rapt ile yüklenmiş olan alemde cârî ve lâfzen ve ıstılahen "câzibe-i umumîye" ile müsemmâ olan âdâtullahın kanunu o burçlarda temerküz ve tahassul ettiğinden, "Arz burçlar üstündedir" olan tâbir-i hakîmâne caizdir.
Gökyüzündeki yıldızlar; çekim yasası dedimiz adetullah kanunu ile birbirlerine görünmez bağlar ile bağlanmıştır. Bir örnek ile balık burcuna bakalım. Balık takım yıldızında bulunan yıldızlar; Allahın adetullah kanununu hiç bozmayarak şekli sabit kalmaktadır. Bediuzzaman hazretleri burada temerküz ve tahassul ifadesini kullanmıştır. Yani koca semaya, koca yıldız kümelerini yerleştirmiş ve bu yıldız kümelerinin ortasına dünyayı koymuş ve belirli aylarda görünürde ortaya çıkarmıştır. Bu yüzden hikmet dediğimiz fenlerle ifade edilen "arz burçların üzerindedir" ifadesi mükemmel ve hikmetli bir tabirdir.
Bu mahmil, hikmet-i cedide nokta-i nazarındadır
Yukarıda bahsi geçen mâna modern bilimin ifade ettiği şekildedir (hikmeti cedide).
Zira, hikmet-i atika, burçları semada; hikmet-i cedide ise, medâr-ı arzda farz etmişlerdir.
Hikmeti atika (eski bilim) dünyanın sabit olduğunu güneşin ve diğer yıldızların hareket ettiğini farz etmektedir. Hikmeti cedide (modern bilim) ise dünyayı diğer yıldız kümelerinin merkezinde olduğunu kabul etmektedir.
Bu tevil, yeni hikmetin nazarında büyük bir kıymeti tazammun eder. Hem de mervîdir
Efendimizin (asm) hadiste bahsi geçen tevili, modern bilimin bilgilerini doğrulamaktadır. Yani dünya bu takım yıldızlarının merkezindedir. Bununla beraber modern bilim de Peygamberimizi tasdik etmektedir.
Sual taaddüd etmiş. Bir kere "Hût üstündedir"; demek bir aydan sonra "Sevr üstündedir" denilmiştir
Sual birden çok defa sorulmuş bazen "hut (balık) üstündedir" denilmiş, bir aydan sonra ise "Sevr (boğa) üstündedir" denilmiştir.
Yani, feza-yı gayr-ı mahdudenin her tarafında münteşir olan mezbur kanunun huyût ve eşi'alarının nokta-i mihrakiyesi olan Hût burcunda temerküz ettiğinden,
Yani (feza-yı gayr-ı mahdude) sınırsız uzay boşluğunun her tarafında yayılmış olan yukarıda zikredilen (çekim yasası) huyut (ipler, teller) ve eşi’alar (ışıklar, şualar) noktai mihrakiyesi veya odak noktası olan balık takım yıldızında birleştiğinden,
Burada; balık takım yıldızı tüm alemde çekim yasasının merkez noktası hükmünde değildir. Belki, o zaman diliminde arz konum itibari ile balık takım yıldızı burcundadır. Semaya baktığımızda balık takım yıldızının yıldızları hayali bir iple birbirine bağlanmış gibi Allah’ın cazibe i umumiye kanununu kör gözlere dahi göstermektedir. Hadiste ifade edilen "hut burcunun üzerindedir" ifadesi üzerinedir. Gezegenimiz boğa burcuna geçtiğinde çekim yasasının merkezi boğa takım yıldızı hükmünde olacaktır.
küre-i arz Delv burcundan koşup Hût'taki tedellî eden kanunu tutup, şecere-i hilkatin bir dalıyla semere gibi asıldı Veyahut kuş gibi kondu.
dünya delv (kova) burcu konumundan çıkıp balık burcundaki konumuna geçerek meyve gibi asıldı. Yani dünyamızda kova takım yıldızı burcu veya açısı içerisindeyken balık burcundaki takım yıldızının burcuna ve açısına geçmiştir. Sanki balık takım yıldızının bir yıldızı gibi koca gezegenimiz meyve gibi asılmıştır. Burada önemli olan bir nokta da şudur ki; Allah cazibe i umumi kanunu ile gezegenleri ve yıldızları birbirine bağlamaktadır. Dünya cazibe i umumi kanunu ile güneşe bağlı olduğu halde, balık burcu takım yıldızı açısına girdiğimizde dünya sanki balık takım yıldızının bir gezegeni gibi görünmektedir. Bir ağacın meyvesi gibi. Fakat bir burçtan diğer burca geçtiği için Kuş gibi kondu ifadesi de bu manayı çok güzel ifade etmektedir.
Sonra tayyar olan yer, yuvasını burc-u Sevr üstünde yapmış demektir
Daha sonrasında balık burcundan hareket eden dünyamız yuvasını öküz burcuna yapmış yani konmuş demektir.
Bediüzzaman hazretleri bu bölümde; Efendimiz asm’ın hadisinin, asırların çok ötesinde bulunan modern bilimi tasdik ettiğini ve modern bilimin de O hadisi tasdik ettiğini vecizane ifade etmiştir.