Şeytan bile bile nasıl isyan eder, bu konuda Risalelerde bir bilgi var mıdır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bu konu hakkında direkt bir izahat yok, lakin Risale-i Nurların bir çok cüzleri buna cevap olacak bir niteliktedir. Mesela Otuzuncu Söz'deki ene bahsi bu meseleye ışık tutar mahiyettedir.

İnsan nasıl benlik duygusunu menfi ve şer hesabına çalıştırdığı zaman kainat onun nazarında sönüyor ve anlamsız bir meta haline dönüşüyor ise, aynı şekilde şeytan da kibir ve benlik duygusunu şer ve küfür hesabına çalıştırdığı için, onun nazarında en kuvvetli ve aşikar deliller adiyattan ve sıradan hale geliyor. Oradaki marifet nurları gizleniyor.

Yani insanın durumu ile şeytanın durumu arasında aşırı bir fark yok. Kim kainata ve delillere manay-ı ismi ciheti ile bakarsa oradaki tevhide olan levha ve işaretleri göremez, her şey karanlığa gömülür. Kim de manay-ı harfi yani iman ve hidayet nazarı ile kainata ve eşyaya bakarsa, her şey ona tevhide götüren bir levha ve işaret oluverir. Ebu Cehil olaylara manay-ı ismi ve küfür hesabına baktığı için, en zahir mucizeler bile onun nazarında bir şey ifade etmedi ve küfrüne aynen devam etti.

Bu hususu Üstad Hazretleri şu şekilde izah ediyor:

"İ’lem eyyühe’l-aziz! Kâinatın miftahı, anahtarı insanın elindedir. Âlemin kapıları açık ise de mânen kapalıdır. Cenâb-ı Hak bütün o kapıları ve kenz-i mahfîyi açan ene namında bir miftahı insanın eline vermiştir. Fakat, ene de kapısı kapalı bir bilmecedir. Bunun kapısı açılıyorsa kâinatın da kapıları açılıyor."

"Evet, Cenâb-ı Hak insana bir benlik, bir nevi hürriyet vermiştir ki, Cenâb-ı Hakkın rububiyetine ait evsafı bilmek için mevhum, farazî bir vahid-i kıyasî yapsın."

"Mahiyet-i beşerde pek ince bir ip, insanın vücudunda şuurlu bir kıl, şahsın kitabında bir elif kıymetinde ve miktarında olan ene’nin iki vechi vardır. Biri hayra bakar. Bu vecihle yalnız kabil-i feyizdir, fâil değildir. Diğer veçhi ise şerre bakar. Bu vecihle kendisini fâil bilir."

"Ene’nin mâhiyeti mevhûmedir. Rububiyeti hayalîdir. Vücudu birşeye hâmil olamaz. Ancak mizânülhararet gibi, Vâcibü’l-Vücudun rububiyetine âit sıfât-ı mutlaka-i muhitayı bilmek için bir mizan vazifesini görüyor."

"Eğer insan benliğine mizan nazarıyla bakarsa, kâinattan zihnine akıp gelen âfakî malûmatı kendi malûmatıyla, tasarrufat ve sıfât-ı İlâhiyeyi de kendi sıfâtıyla tasdik eder. Yine merciine iade eder. Ve bu sâyede قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَا ’daki مَنْ şümulüne dahil olarak, bihakkın emâneti ifâ etmiş olur. Fakat kendisine müstakil nazarıyla bakmakla kendisini mâlik itikad ederse, وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَا ’nın şümulüne dahil olmakla emânetle hıyânet etmiş olur. Zira semâvat ve arzın, hamlinden korkarak imtinâ ettikleri cihet, ene’nin bu cihetidir. Çünkü, dalâletler, şirkler, şerler bu cihetten doğarlar. Eğer vaktiyle o ene’nin şiddetli bir terbiyeyle başı kırılmazsa büyür, insanın vücudunu yutar."

"Eğer milletin de enâniyeti inzimam ederse, Sâniin emrine karşı mübarezeye çıkar. Tam mânâsıyla bir şeytan olur. Sonra, halkı da kendisine kıyas eder, esbabı da o kıyasa dahil eder, büyük bir şirke düşer. El-iyâzü billâh!"
(1)

Üstad Hazretlerinin diğer enfes bir cevabı da şu şekildedir:

"S - Şeytanın kalbinde marifet var mıdır?"

"C - Yoktur. Çünkü, san'at-ı fıtriyesi iktizasınca, kalbi daima idlâl ile telkin için, fikri, daima küfrü tasavvur etmekle meşgul olduğundan, kalbinde veya fikrinde boş bir yer marifet için kalmıyor."(2)

Demek şeytanın Allah’a karşı bir marifeti yok ki iman ile itaat etsin.

(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Şemme

(2) bk. İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, Âyet: 6

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.568
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...