"Tabakalar arası gittikçe gerginleşir, hatt-ı muvasala kesilir, sıla-yı rahim kalmaz." Zekât ve faizin, sıla-i rahimle alakası nasıldır?
Değerli Kardeşimiz;
Kapitalist düzenin temeli sömürüdür; sömürünün en kuvvetli vasıtalarından birisi de faizdir. Sömürü ve faiz ise, malın ve sermayenin belli bir azınlığın elinde toplanmasına sebep olmuştur. Böylece insanlık iktisadî açıdan zengin ve fakir kamplaşmasına gitmiştir. Bu kamplaşmada komünizm kapitalizme bir tepki olarak doğunca, sınıflar arasında, yani zengin ile fakir arasında bir çatışma kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Faizin yasaklanması ve zekâtın yaygınlaşması, bu iki sınıf arasında dengesizliğin giderilmesinde ve adil bir paylaşımın teşekkülünde mühim iki reçete-i İslam'dır. Bu yüzden zekât, zengin ile fakir arasında bir köprü vazifesini görüyor. Namaz nasıl dinin direği ise, vücub-u zekât da sınıfların kantarası yani köprüsü hükmündedir. Faiz ise bu iki sınıfın arasını açan ve birbirlerine olan düşmanlığı körükleyen bir zehirdir.
Sıla-ı rahim; insanların iyi münasebetler içinde olmasıdır. Zekâtın emredilmesi ve faizin yasaklanması doğrudan sıla-ı rahim ile alakalıdır.
Sıla; vuslat yani kavuşmak manasına gelir. Rahim ise, rahmet, acımak ve şefkat etmek demektir. Ayrıca, akrabalık, hısımlık ve yakınlık gibi manalara da gelmektedir.
Sıla-i Rahim; başta ana-baba olmak üzere, yakın ve uzak akrabaları, dostları ve komşuları ziyaret etmek, onlarla irtibatı kesmemek, her zaman hatırlarını sormak, maddî ve manevî yardımlarla gönüllerini hoşnud etmektir.
İslam dininde sıla-i rahim çok mühimdir. Bu konudaki bazı ayetlere ve hadis-i şeriflere bakalım:
“Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının.” (Nisa Suresi, 4/1)
“Demek idareyi ve hâkimiyeti ele alırsanız hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarını bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör eylemiştir.” (Muhammed Suresi, 47/22-23)
Bir kişi Resulullah Efendimize (a.s.m.) gelerek: “Ya Rasûlallah; beni cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?” dedi.
Allah Resulü (sav.) şu cevabı verdi: “Allah’a ibadet eder ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahim edersin.”(Buhari, Zekât 1)
Ebu Hüreyre’den (RA) rivayet edilen başka bir hadis-i şerifte ise Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) şöyle buyururlar: “Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.”(Kütüb-ü Sitte, c.10, H.N.3289)
Yukarıdaki ayet ve hadislerde ifade edildiği gibi, İslam dini sıla-i rahime bu kadar ehemmiyet verdiği hâlde, ne yazık ki akrabaların ekserisi birbiriyle dargın, birçok insan kavgalı, bazıları da birbirine düşman olmuş. Kimsenin kimseden haberi yok. Hep menfaat ön planda, çoğu insan sadece kendi nefsini düşünüyor, “Benim işim güzel olsun da başkaları beni alakadar etmez.”“Ben tok olayım da başkası acından ölse bana ne?” diyenler pek de az değil.
Şunu da ifade edelim ki, sıla-i rahim, sadece senede bir defa memlekete uğrayıp, onun dağını ve bağını dolaşmak değildir. Asıl sıla-i rahim başta ana ve baba olmak üzere, akrabaları ziyaret etmek, uzakta iseler telefon açıp hal ve hatırlarını sormak ve ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle gönüllerini hoşnud etmektir. Zira en âli hukuk anne ve babanın hukukudur. Bu bakımdan, onları ziyaret etmek, hürmette kusur etmemek ve hayır dualarını almak lazımdır.
Asıl sıla-i rahim; akrabalarımızın, eş ve dostlarımızın kederlerine ortak olup, acılarını paylaşmak, elimizden geldiği kadar tebliğde bulunmak, kötü alışkanlıkların izalesine çalışmaktır.
Asıl sıla-i rahim akrabalarımızı hayırlı ve güzel şeylere teşvik etmektir.
Asıl sıla-i rahim, Müslüman kardeşlerini ziyaret etmek, onları Allah için sevmek, aralarındaki ihtilafı giderip uhuvveti ve ittihadı temin etmektir.
Sıla-i rahimin en aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak; ziyaretlerine gitmek, acılarını paylaşıp, kederlerine ortak olmak, onların hakkında hayır dilemek, bilhassa yaşlıları ve musibete duçar olanları ihmal etmemektir.
Sıla-i rahmin en âli derecesi ise, yakın ve uzak akrabalara maddî ve manevî yardımda bulunmaktır. Yüce Allah, muhtaçlara, bilhassa akrabalara yardım etmeyi emretmektedir. Akrabanın hukukuna riayet etmek ve onların yardımına koşmak son derece mühimdir.
Ebu Hureyre (RA) şöyle anlatıyor: Bir adam Hz. Peygambere (a.s.m.) gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Benim akrabalarım var. Ben onlara gidip - geliyorum, onlar mukabele etmeyip alakayı kesiyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar bana kötülük yapıyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum onlar bana karşı cahillik yapıyorlar!”dedi.
Bunun üzerine Resulullah Efendimiz şöyle buyurdu: “Eğer dediğin gibi isen, sanki onlara sıcak kül yediriyor gibisin. Sen bu şekilde devam ettikçe, onlara karşı Allah’ın yardımı seninle olacaktır.”(et-Tac, 5:9)
Habib-i Kibriya Efendimiz (a.s.m.) başka bir hadislerinde ise şöyle buyururlar: “İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam manasıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki sıla-i rahim, kişinin kendisi ile alakayı kesenleri görüp gözetmesidir.” (Buharî, Edeb 15)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü