"Temsilî Hikâye" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Yüksek bir hakikati, avamın seviyesine indirmek için, bazen hakikati temsil eden bir hikâye ile anlatmak mümkündür. Hikâye, hakikati temsil ettiği için; temsili hikâye denir.
Meselâ; Peygamber Efendimiz (asv) Allah'ın merhametini ve mağfiretini anlatmak için şu mealde bir temsili hikâye anlatır:
"Bir adam çölde dinlenirken, devesini kaybeder. Kalktığında son derece susamış olduğu halde, yanında devesi bulunmuyor. Sağa sola bir iki koşuyor ama nafile, deve sırra kadem basmış. Adamcağız ümitsiz ve bitkin bir şekilde olduğu yere yığılıp kalır. Ölümünü beklemekten başka elinden bir şey gelmez. Bir ara başını kaldırıp ileriye bakınca devesinin geldiğini görür, yerinden fırlar ve sevinç naraları atar."
Resul-i Ekrem Efendimiz (asv) bunu anlattıktan sonra, şöyle buyurur: "İşte bir kul, işlediği günahtan sonra tövbe edince, Allah da bu adam gibi sevinir."
Buradan Peygamber Efendimiz (asv)'in anlattğı hikâyeden, bir hakikat anlaşılmıştır. Ama hikâye temsilidir. Yani hikâyedeki her bir kelime gerçeğin bir tarafını temsil ediyor. Hakikat ile uzak bir hikâye değildir.
Temsil ve teşbihin anlatımdaki en büyük gayesi, mücerred olan manayı müşahhas hale getirmek, derin olan manayı çıkarmak, dağınık hakikatleri bir noktada toplamak, uzaktaki bir manayı yakınlaştırmak içindir. Zira insanların büyük bir kısmının zihin ve idrak dünyası, gayet müşahhas, sathî ve manaları idrak etmekten uzaktır. Bu sebeple hatibin derin, mücerred, uzak ve dağınık hakikatleri temsil ve teşbih yardımı ile toplanmış ve yakınlaştırılmış bir şekle getirmesi bir ihtiyaçtır. İşte Kur’an’ın ve onu taklid eden Risale-i Nurların çokça temsil ve hikâye metoduna başvurması, bu sebepledir.
Nasıl ki maddî âlemde, uzaktaki bir cismi çıplak gözle göremediğimiz için, dürbün kullanırız, Aynı şekilde, manalar ve maneviyat âlemindeki ince, derin, uzak, dağınık ve mücerred manaları anlamak ve görebilmek için, temsil, hikâye, hayalî seyahat gibi izah usûllerini kullanmak gerekiyor. İşte Kur’an ve onun mühim talebesi olan Bediüzzaman Hazretlerinin eserlerinde, temsil ve hikâyeleri bolca ve kesretle kullanmaları bu ince sırdan ileri geliyor. Bu teşbih ve temsil yolu ile hakikatlere uzaktan uzağa baktırıyor.
Yalnız, getirilen temsil ve teşbihlerin her manasını ve her köşesini hakikate tatbik etmek doğru olmaz. Teşbih ve temsil, bir mevzuu anlamak için sadece bir vasıtadır. Bu yüzden temsilin içinde geçen bir tabirin fizikî yapısını incelemek, temsilden maksud olan manadan uzaklaştırır.
Meselâ; “Aslan gibi adam” dediğimiz zaman, maksat ve gaye kişinin kuvvetli ve cesur olduğudur. Aslan ifadesinin içinde bulunan hayvanlık ve yırtıcılık telmihen ve işareten bulunabilir ve bu, konuşanı mes’ul kılmaz. Bu gibi teşbihlerde teşbihi getiren zat ilk manayı değil, teşbihin arkasında kasdedilen ikinci manayı murat etmektedir. Teşbihin çağrıştırdığı manalardan dolayı teşbihi getiren kimse mesul tutulamaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü