"Umum vücud ve bütün hayat ve âlem-i ervah ve âlem-i misâl nim-şeffaf bir âyine-i cemâli,.." hakikatini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bir önceki ifadede "bütün nur ve nuraniyatın, O’nun esmasının bir kesif zilali" olduğu ifade edildiğine göre, burada geçen “âyine-i cemâli” ifadesini, sıfatlarının yahut Zât’ının cemali olarak anlamak gerekiyor.
Önce, cemalî isimlere ayna olan ehemmiyetli varlıklar sıralanıyor, sonra bunların cemal-i İlâhînin güzelliğini tam olarak göstermekten uzak olacağına nim-şeffaf (yarı şeffaf) bir “âyine-icemâl” ifadesiyle işaret ediliyor. Yarı şeffaf bir aynanın vereceği görüntü çok eksik olacaktır.
Üstadımız rü’yetullah hakkında, "Evet, koca cennet bütün hüsün ve cemâliyle bir cilvesi bulunan ve bir saat müşahedesi ehl-i cennete cenneti unutturan bir cemâl-i sermedî, elbette nihâyeti ve şebîhi ve nazîri ve misli olamaz."(1) buyuruyor.
Güzellikler sıralanırken önce vücuda, yani mutlak olarak varlığa yer veriliyor. Başka risalelerde vücudun sırf hayır, yokluğun ise sırf şer olduğu, ayrıca vücudun nur, ademin yani yokluğun zulmet olduğu sıkça nazara veriliyor. Vücut ifadesine yerler gökler girdiği gibi arş, kürsi, melekler ve âhiret âlemleri de dâhil olur.
Sonra hayat nazara veriliyor. Ruhlar âleminin ve âlem-i misâlin de kendilerine mahsus güzelliklerine işaret edildikten sonra, bütün bunların ancak nim-şeffaf bir âyine-i cemâl olabileceği vurgulanıyor.
1) bk. Şualar, Dördüncü Şuâ.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü