Üstadımıza "سُبْحَانَ رَبِّىَ اْلاَعْلٰى" kelimesinin manası nasıl inkişaf etmiş ki, bir tek namazın tamamında bu hâli yaşamak istiyor?
Değerli Kardeşimiz;
Açıkçası bu gibi manevi ahvaller, ancak yaşanarak ve hissedilerek anlaşılabilir. Ancak hissi, Üstad'ın hissine tevafuk eden birisi bu inkişafı açıklayabilir. Dolayısı ile bizim bu suale tam bir cevap vermemiz mümkün değildir.
Ama bahsin devamındaki şu açıklama, bir nebze sahabenin ayetleri anlama derecesine işaret etmektedir:
"Evet, Kur'ân-ı Hakîmin envârıyla hasıl olan o inkılab-ı azîm-i içtimaîde ezdad birbirinden çıkıp ayrılırken, şerler bütün tevâbiiyle, zulümâtıyla ve teferruâtıyla; ve hayır ve kemalat bütün envârıyla ve netâiciyle karşı karşıya gelip, bir vaziyette, müheyyiç bir zamanda, her zikir ve tesbih, bütün manasının tabakatını turfanda ve taravetli ve taze ve genç bir surette ifade ettiği gibi, o inkılab-ı azîmin tarrakası altında olan insanların bütün hissiyâtını, letâif-i maneviyesini uyandırmış."
"Hatta, vehim ve hayal ve sır gibi duygular hüşyar ve müteyakkız bir surette, o zikir, o tesbihlerdeki müteaddit manaları kendi zevklerine göre alır, emer. İşte, şu hikmete binaen, bütün hissiyatları uyanık ve letâifleri hüşyar olan sahabeler, envâr-ı imaniye ve tesbihiyeyi câmi olan kelimat-ı mübarekeyi dedikleri vakit, kelimenin bütün manasıyla söyler ve bütün letâifiyle hisse alırlardı."(1)
Yani şartlar, muhit ve mürşitlerin (Kur’an ve Peygamberimiz) derece-i azameti sahabeye eşsiz bir fırsat ve imkân sağlamıştır.
1) bk. Sözler, Yirmi Yedinci Söz'ün Zeyli.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü