"Ve âlem-i haricîden olan tırnak kadar bir ayine-i vücudun, âlem-i misal tabakasından koca bir şehri içine alır." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ve âlem-i haricîden olan tırnak kadar bir ayine-i vücudun âlem-i misal tabakasından koca bir şehri içine alır. Ve o âlem-i haricîden olan o ayine ve o hafızanın şuurları ve kuvve-i icadiyeleri olsaydı, bir zerrecik vücud-u haricîleri kuvvetiyle, o vücud-u manevide ve misalide hadsiz tasarrufat ve tahavvülat yapabilirlerdi." (Mektubat, 20. Mektup, İkinci Makam)
Hardal tanesine ek olarak bir de ayna misali veriliyor. Küçük bir aynayı bir şehre karşı tutsak, o şehrin tamamının görüntüsünü içine alır.
Beyindeki hardal tanesi kadar olan işitme merkezinin de tırnak kadar küçük aynanın da hariçte vücutları vardır. Ama hafızanın taşıdığı bilgilerin de aynayı tuttuğumuz şehrin görüntüsünün de hariçte vücutları yoktur.
O hardal tanesinin ve o küçük aynanın şuurları olsa ve icat etme kabiliyetine sahip bulunsalar “o vücud-u manevide ve misalide” yani hafızada yer alan bilgiler âleminde ve aynada akseden şehrin görüntüsünde çok kolay tasarrufta bulunabilirlerdi.
İnsandaki hafıza levh-i mahfuzu temsil ettiği gibi, hayal de âlem-i misali temsil eder. Uyku hâlinde insanın maddi âlemle münasebeti kesildiği için, sair latife ve duygular gaybi âlemler ile irtibata geçip, oralarda geziniyor.
Kuvvetli bir şey, zayıf bir şeyi yutar. Sağlam olan bir madde, çürük olanı alt eder. Ağır olan, hafif olanı taşır. Kısa olan, uzunun içinde kaybolur. Yani Allah, mahlukatı içinde sağlamlık ve kuvvet noktasından muhtelif âlemler yaratmıştır. Bu âlemlerin bazısı bazısına nisbeten kuvvetli ve sağlam; bazısı bazısına nisbeten kesif ve nuranidir.
Mesela, lafız maddi ve kesiftir. Lafzın manası ise manevi ve latiftir. Hükümleri de farklı farklıdır. Mana kalp ve beynin derinliklerine inebilirken, lafız ancak ağızda kalır, ötesine nüfuz edemez. Yine toprak maddi ve kesiftir, göze ya da nefes borusuna gitse öldürür. Ama hava nurani ve latif olduğu için göze de girer, ta ciğere kadar da nüfuz eder.
Mesela, birçok mana, bir lafzın içine girip yerleşebilir. Kur'an’ın eşsiz lafzına çok ince ve latif manaların yerleşmesi gibi. Az bir maddenin içine daha hafif olan başka çok maddelerin girmesi mümkündür. Maddi âlemden olan tırnak kadar bir bilgisayar çipine, yüz bin kitabı havi bir kütüphane sığabiliyor.
Küçük bir cam parçası dünyadan bir milyon üç yüz bin kat daha büyük olan Güneş'i ısısı, harareti, yedi rengi ve mesafesiyle beraber içine alıyor.
Ufacık bir yağ parçası olan gözümüz, nazar ettiği koca Güneş'i ve semayı, büyük bir dağı ve denizi yutuyor.
Mercimek tanesinden daha küçük olan insan hafızası, ciltlerle kitapları içine alan bir kütüphane gibi.
Küçük bir çekirdeğe ağacın bütün planı yerleştiren Allah, insanda da bütün âlemlerin numunesi var. İnsandaki her bir duygu, her bir latife; kâinatı içine alabilir.
Âlem-i misal; maddi âlemle ruh âlemi arasında bir köprü âlemdir. Ruhlar âlemine göre daha kesif, madde âlemine göre ise daha latiftir. Bu âlem hem maddi âlemden hem de ruhlar âleminden vasıflar almıştır. Misal âlemi hayale yakın bir âlemdir.
Mesela, rüyada gördüğümüz bütün hadiseler misal âlemindendir. Bize saatlerce sürüyor gibi gelen rüyalar, aslında bir iki dakikalık uyku esnasında gerçekleşiyor. Bunun sebebi misal âleminin, haricî âleme nisbeten daha latif ve daha hafif olmasıdır. Tıpkı çok latif manaların kesif lafızlar içinde ya da tırnak kadar bir hafıza içine yerleşmesi gibi.
Küçük bir taş, misal âleminde dağ gibi yansır. Bu yüzden rüyalardaki abartılı görülen hadiseler hakiki hayatta basit ve küçük bir şeye mukabil gelir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar