"Vicdanda mündemiçtir bir incizab ve cezbe. Bir câzibin cezbiyle daim olur incizab." cümlelerini, mefhumları açıklayarak izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Vicdan, Cezbesi ile Allah'ı Tanır"
"Vicdanda mündemiçtir bir incizap ve cezbe. Bir câzibin cezbiyle daim olur incizap.
Cezbe düşer zişuur, ger Zülcemal görünse, etse tecelli daim pürşâşaa bîhicap.
Bir Vâcibü'l-Vücuda, Sahib-i Celal ve Cemal, şu fıtrat-ı zişuur kati şehadet-meab.
Bir şahidi o cezbe; hem diğeri incizap." (Sözler, Lemeat.)
İncizab; cezbedilmek, çekilmek demektir. İnsanın vicdanında çekilmeye müsait hâller ve latifeler vardır. Bu hâller birer pencere, birer menfez mesabesindedirler.
Cazibe; çekilmeye müsait olan o latife ve duyguları kendine çeken şey demektir.
Cezbe;, kendinden geçme, manevi zevk ve istiğrak hâlidir. Bu hâle giren kişi bu hâlde coşar ve taşar hatta taşkınlık da yapabilir. Bu yüzden bazı evliyalar mazur görülmüştür.
İnsanı cezbeye getiren, Allah’ın ebedî olan cemal ve kemalidir. Allah, insan vicdanına bir incizab kuvveti koymuştur. Radyonun alıcısı, verici dalgayı hissettiği zaman, bilgi ve malumat aktarır, biz de o verici istasyonunu dinleriz. Aynı şekilde insanın vicdanındaki cazibe ve incizab da cazibedar bir hakikati, yani Allah’ın sonsuz isim ve sıfatlarının cezbesini kalbe aktarır. Buna da muhabbet deniliyor.
Allah’ın ebedî cemal ve kemalinin tecellilerinin cazibesine karşılık verecek inzicab, insanın fıtratına ve vicdanına dercedilmiştir. Cazibe ile incizab arasında sürekli bir alışveriş vardır. Bu hâl aynı zamanda Allah’ın varlığına ve birliğine de delildir.
Mesela, bir çiçeğin sevimli ve güleç yüzüne tecelli eden cemal ve kemal tecellileri görüp, o güzelliklerin asıl menbaı olan Allah’a intikal etmektir.
"Vicdan, fıtrat-ı zişuurdur." (Mesnevi-i Nuriye, Nokta.)
"Fıtrat-ı zişuur olan vicdandaki incizap ve cezbe, bir hakikat-i cazibedarın cezbesiyledir." (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri: 14.)
Vicdan, hayrı kabul ve şerri reddeden, haksızlığı kabul etmeyen emin bir mürşittir. Vicdanın en ehemmiyetli ve en birinci sıfatı, insana sonsuz aciz ve fakir olarak yaratıldığını her zaman hatırlatmasıdır. Böylece insanı, Halık’ını aramaya sevk eder.
"Evet, fıtrat ve vicdan akla bir penceredir. Tevhidin şuaını neşrederler." (Mesnevi-i Nuriye, Nokta.)
İnsan, bir Kadîr-i Mutlaka dayanır ve ondan medet ister. Bütün ihtiyaçlarını yerine getirecek bir Ganiy-yi Rahim’in dergâhına iltica eder. Her vicdan sahibi bütün bu kâinatı ve içindeki eşyayı ona hizmet ettiren bir zatın varlığını kabul eder.
"Akıl ta'til-i eşgal etse de nazarını ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de onu görür, onu düşünür, ona müteveccihtir." (bk. age)
Hiçbir insanın, “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” gibi müthiş suallerin cevabını düşünmemesi ve onların cevabını bulmadan huzur ve rahata kavuşması mümkün değildir. İnanma hissi insanın fıtratında ve vicdanında dercedilmiştir. Bazıları da bu fıtrî hissi teslis inancı gibi batıl inanışlara saparak bulmaya çalışmışlardır. Bir kısmı da insana ulûhiyet isnad etmiş, kimisi de kendileri gibi mahlûk olan Güneş'e, ateşe, nehre, yıldızlara ve ineğe taparak dalalete sapmışlardır.
"Ey insan! Senin nokta-i istinadın ancak ve ancak Allah'a olan imandır. Ruhuna, vicdanına nokta-i istimdad ise ancak ahirete olan imandır. Binaenaleyh bu her iki noktadan haberi olmayan bir insanın kalbi, ruhu tevahhuş eder; vicdanı daima muazzeb olur. Lakin birinci noktaya istinad ve ikincisinden de istimdad eden adam, kalben ve ruhen pekçok zevk ve lezzetleri, ünsiyetleri hisseder ki; hem müteselli, hem vicdanı mutmain olur." (Lem'lar, Yirmi Dokuzuncu Lem'a, İkinci Bab.)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Vicdan, Allah'a Parlak Bir Aynadır (Video: Dr. B. SABAZ)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü