"Zaman, size sille vurmakla, o ihtilâf ve keşmekeşi atacaktır. Nâmusunuzu isterseniz, tokat yemeden (kendiniz) atınız." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Zaman, size sille vurmakla, o ihtilâf ve keşmekeşi atacaktır. Nâmusunuzu isterseniz, tokat yemeden atınız..."(1)
Nice zamandır "Kürt Sorunu" diye ortaya atılan ve kana, şiddete, siyasete, teröre bulaştırılan dava, aslında vahşet, keşmekeş, ihtilâf ve şamatadan başka bir şey değildir.
"Frenk İlleti" diye tabir edilen ırkçılık hastalığı, bu vatanda önce Türkçülüğü alevlendirdi; Türkçülük, bir nevi "aksülamel" olarak Kürtçülüğü doğurdu; Kürtçülük ise, vahşet ve keşmekeşi netice verdi. Evet, bizler ya kendi irademizle kendimizi ıslah edip, bu ırkçılık illetinden kurtulacağız.Ya da zaman öyle bir tokat atacak ki, birlik ve beraberliğe ne kadar muhtaç olduğunuzu göreceksiniz. Öyleyse ey Kürtler mazide şerefli ve kahraman ve devlete bağlı olduğunuz şerefli vaziyetinizi muhafaza edip, tokat yemeden bu sıkıntıdan kurtulunuz.
İlgili paragrafın tamamı şöyledir:
"Ey bağlı arslanlar gibi efrad-ı Ekrad! Şimdiye kadar iki cihetle esir idinîz. Biri, hükûmet–i müstebidenin tekalif–i zalimanesi ile, diğeri, bazı zalimlerin gasb ve gareti tecavüzatiyle. Şimdi bu inkılâbı azimden sonra azadesiniz. Her biriniz, âleminizde hükûmet-i meşrûta-i meşrûanın tekâlifi adilanesine itaat ve hukuk-u gayra men-i tecavüz şartıyla birer padişah gibisiniz. Bu saltanatı şahsiyeyi muhafaza, teşebbüsü şahsî ile ellerinizden geldiği kadar bu ittihad-ı millete ve meşrûtiyete her cihetle hizmet ediniz. Zira bizim, belki umum milleti İslâmın ve mutlak Osmanlıların necat ve hayatı, bu ittihad-ı milletle kaimdir."
"Ey umum Ekrad! Gözünüzü açınız, sabah geldi. Ve müteyakkız olunuz. Sizin ihtilâf ve keşmekeşinizden efkâr-ı faside sahibi istifade etmesin. Bu şanlı olan ittihadı milleti fena bir hastalığa hedef etmesinler. Zira o vakit millet ve İslâmîyet size dâvâcı olacaktır. Zaman size sille vurmakla o ihtilâf ve keşmekeşi atacaktır. Namusunuzu isterseniz, tokat yemeden atınız…"(1)
Zamanın geçmesiyle Üstad'ın söylediği bu hakikatlerin ne kadar isabetli ve doğru oluğu güneş gibi ortaya çıktı. Şimdi tam manasıyla anlaşıldı ki, Kürtlerle Türklerin ayrışması çıkmaz sokaktır. Hatta, sokakların ve mahallelerin ateşe verilmesidir. Bizi hem terakkiden men etti. Hem bölgenin inkışafına mani oldu. Hem servetimizi ve kuvvetimizi tüketti hem de Ülkenin istikbaldeki güvencesi olan binlerce gencecik fidanların devrilmesine sebebiyet verdi.
İşte bu ateşlere karşı ve bu yangınlara mukabil bir nur gösterilmesi gerekiyor ki, o da Üstad Bediüzzaman'ın tâ yüz sene öncesinden başlayarak yazdığı mektup, dilekçe, makale ve eserlerde, açık bir surette ve tam bir vukufiyet ve basiretlilik içinde verdiği cevaplar ve yaptığı izahlarda mevcuttur.
(1) bk. Asar-ı Bediyye, Nutuklar, Nutuk-6, İttihad Yay., İstanbul 2002, s. 545.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü