"Abdiyetine şuurun varsa, senin elîm fakrın leziz bir iştiha olur." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Güya zamanın seneleri ve her senenin günleri, birbiri arkasından gelen ihsan meyvelerine ve rahmet taamlarına birer kap ve bir Rezzâk-ı Rahîmin küllî ve cüz’î ihsanat mertebelerine birer meşherdirler."
"İşte sen böyle bir Ganiyy-i Mutlakın abdisin. Abdiyetine şuurun varsa, senin elîm fakrın leziz bir iştiha olur.”(1)
Kainatta ilahi nimetler sayısız ve hesapsızdır, yani sonsuz denecek kadar fazladır. İnsan da bu dünyada Allah'ın mazik, nazdar ve niyazdar bir misafiridir.
İnsan ise yaratılış bakımından sonsuz aciz ve fakir olarak yaratılmıştır. Öyle ki insanın sınırsız ihtiyaçları bütün kainatı kuşatmıştır. Ve bu ihtiyaçları tedarik edecek en ufak bir güç ve kuvvet insanda bulunmuyor. Bu da insanı gayet çaresiz, zavallı, fakir ve aciz kılıyor. İnsan için bu çok acı verici bir durumdur. Yani insanın sonsuz aciz ve fakir olması, gayet acı ve elem verici bir durum oluyor.
Yalnız insan iman ile Allah’a bağlanıp; sonsuz fakirlik yarasını Allah’ın sonsuz zenginliği, sonsuz acizliğini de Allah'ın sonsuz kudreti ile tedavi ederse, o zaman acizlik ve fakirlik insan için acı verici olmaktan çıkıp, çok lezzetli ve şirin bir vaziyete dönüşür.
Bir çocuğun en lezzetli anı; acizliğini hissedip annesinin şefkatli koluna kendini bırakmasıdır. Aynen onun gibi insan da şu kainatta aciz ve fakir bir çocuk gibidir. Allah’ın sonsuz zenginliği ve kudreti insanı sarmalayan bir ana kucağı gibidir. İnsan iman ve ibadet ile bu durumun şuur ve bilincine varırsa, acizliği ve fakirliği lezzetli bir iştah vaziyetine dönüşür.
Bir çocuk için en acıklı vaziyet ise; anne ve babasız kalıp onların şefkatinden, yardımından ve korumasından mahrum olmaktır. Aynı şekilde insan küfür ve şirk ile Allah’ın sonsuz kudret, zenginlik ve şefkatinden kendini mahrum ediyor, âdeta şu koca kainatta kimsesiz ve hamisiz, öksüz ve yetim gibi kalıyor. O zaman insan için acizlik ve fakirlik, acıların en ağırı en şiddetlisi oluyor.
(1) bk. Şualar, Dördüncü Şua, İkinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü