"Acaba fikir dediğiniz şey -el’iyazü billâh- arzu olmasın?" Üstadımızın buyurduğu bu ifadeyi nasıl anlamalıyız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

1335 senesinde Osmanlı'nın Birinci Cihan Harbinden mağlup çıkışı sonrasında, manevi bir alemde Alem-i İslam'ın mukadderatını müzakere etmek hikmetiyle toplanmış bir meşveret meclisine Üstadımız da "Asrın Mebusu" sıfatıyla bulunmaktadır. Burada Üstadımıza yöneltilen sorulara gayet net ve güzel cevaplar verilmiş, neticesinde söz konusu meclis "Evet, ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılabatı içerisinde en yüksek gür sada İslam'ın sadası olacaktır." diye müjde vermiştir. Bu rüyanın akabinde Üstadımız dünyevilerle bir araya gelir ve kendisine bazı sualler tevdi ederler. Bu suallerin bir tanesine verdiği cevabı evvelinde yaptığı izahla beraber vermeye çalışalım. Ondan sonra paragraf paragraf izah ederek soruya cevap verilecektir.

“İnat, bazen müfrit fırka müteassıplarına, dalâl ve batılı iltizam ettirir. Şeytan birisine yardım etse, melek der, rahmet okutur. Ötekinde melek görse, libasını değiştirmiştir der, lânet eder. Sû-i zan ve hüsn-ü zan nazarıyla, dürbünün iki tarafı gibi leh, aleyhtar... Vâhi emareyi burhan, burhanı vâhi emare görür."(1)

İzah: İnsanda inat olduğu zaman, bazen o insanı dalalete ve batıla atabilir. Bir insan inat damarıyla bazen melek gibi bir adama -haşa- şeytan, şeytan gibi bir adama da melek diyebilir. Suizan ve hüsnüzan dediğimiz iki hissi yanlış ve ters kullanabilir. Hiçbir kıymeti olmayan bir ifadeyi kuvvetli bir delil, kuvvetli bir delili de kıymetsiz ve ehemmiyetsiz bir ifade kabul edebilir.

“İşte şu zulümdür إِنَّ اْلإِنْسَانَ لَظَلُومٌ ["İnsan ise, şüphesiz ki, çok zâlimdir." (İbrahim, 14/34)] sırrını gösterir. Zira, hayvanın aksine olarak, kuvâ ve meyilleri fıtraten tahdit edilmemiş; meyl-i zulüm hadsizdir. Lâsiyyemâ, ene’nin eşkâl-i habisesi olan hodgâmlık, hodfikirlik, hodbinlik, hodendişlik, gurur ve inat o meyle inzimam etse, öyle ekberü’l-kebâiri icad eder ki, daha beşer ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi, cezası da yalnız cehennem olabilir."

İzah: İşte bu tarz bir bakış açısı çok zulümdür. insanın kabiliyet ve istidatlarına fıtraten bir sınır konmamıştır. Bu nedenle insan haddinden fazla zalim olabilir. Özellikle, kendini beğenmişlik, kendini dünyanın merkezi görmek, kendi fikrine olan şiddetli taraftarlık, gurur, intikam gibi hisler inadına yardım etse, öyle büyük günahlar işler ki, cehennemin lüzumuna sebep olacak kadar büyük olup, insan ise böyle bir günaha daha isim bulmamıştır.

“Meselâ, birisinin bir sıfatından darılsa, mecma-ı evsaf-ı mâsume olan şahsına, hatta ehibbâsına, hatta meslektaşına zulmünü teşmil eder. وَلاَ تَزِرُ واَزِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى ["Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." (En’âm, 6/164)] ayetine karşı temerrüd eder."

İzah: Mesela böyle bir insan birisinin bir sıfatından darılması söz konusu olsa, elinden gelse o adamı, akrabalarını, dostlarını, sevdiklerini hatta meslektaşlarını ortadan kaldıracaktır. Oysa böyle bir hareket tarzı "Kimse kimsenin günahını yüklenmez." (En'am, 6/164) hakikatine zıttır.

“Meselâ, muhteris bir intikam veya müntakim bir hilâfla bir kere demiş: ‘İslâm mağlûp olacak, kalbi parçalanacak.’ Sırf o mürâi ruhtan gelen, yalancı fikirden çıkan meş’um sözünü doğru göstermek için, İslâm mağlûbiyetini, İslâm perişaniyetini arzu eder, alkışlar, hasmın darbesinden mütelezziz olur. İşte şu alkışı ve gaddar telezzüzüdür ki, mecruh İslâmı müşkül mevkide bırakmış. Zira hançerini İslâmın ciğerine saplamış olan hasım, ‘Sükût et.’ demiyor. ‘Alkışla, mütelezziz ol, beni sev.’ diyor, onları misâl gösteriyor."

Burada geçen "muhteris" kişinin kim olduğunu soranlara:

Üstat, bir hakikati tasvir ederken, muhayyel bir şahısta, insanların ne kadar zalimane ve cahilane işler yapabileceğine işaret ediyor. Yoksa bir şahsı nazara vermiyor. Bazen insan, kendi benliği ve bozuk arzularının tatmini ve doğru çıkması için bütün memleketin helak ve heba olmasını isteyebilir; bu da Kur'an’ın ifadesi ile insanda öyle bir yön var ki gerçekten çok zalim ve cahildir.

Mesela, zalim ve cahil bir adam, intikam ve ihtiras hissi ile "İslam mağlup olacak." der ve bu fikrinin doğru çıkması için içten içe arzu eder ve İslam düşmanlarına kalbi olarak taraftar olur. Hatta düşmanın İslam’a yaptıklarına sevinir ve ondan lezzet duyar. Üstat, burada bir şahsı değil, psikolojik bir ruh yapısını analiz ediyor. Bu yüzden bir şahıs kimliği mevzubahis değildir.

Bu muhayyel riyakar adam, sırf kendi sözü haklı çıksın diye İslam'ın mağlup ve perişan olmasını kalben ister. İslam'a gelecek darbelerden de lezzet alır. İşte bu alkışlama ve gaddar telezzüzün neticesidir ki, yaralı olan İslam alemini müşkül bir duruma sokmuştur. İslam'ın ciğerine kadar hançerini sokmuş olan düşman, böyle ihtiraslı kişileri susturmuyor, daima "Beni insanlara sevdir." diyor. Böyle bir günahı ise, dünya mahkemeleri tartamaz; ancak mahşerdeki terazi tartabilir.

"Denildi: Mağlûbiyet mâlûmdu, biz bilirdik. Bilerek bizi belâya attılar.”

"Dedim: Acaba Hindenburg gibi dehşetli insanlar nazarına nazarî kalmış olan gaye-i harp, sizin gibi acemîlere nasıl malûm ve bedihî olabilir? Acaba fikir dediğiniz şey -el’iyazü billâh- arzu olmasın? Bazan zâlimâne intikam-ı şahsî, arzuya fikir sûretini giydirir."

İzah: Bu gibi insanlar Üstadımızın cevabı karşısında da yukarıdaki soruyu yöneltiyorlar. “Mağlûbiyet mâlûmdu, biz bilirdik. Bilerek bizi belâya attılar.” Üstad Hazretleri de ünlü harb dahisi olan Hindenburg'un bile göremediği bir akibeti, acemi olan kendilerinin görmekten aciz olduğunu izah etmiştir. Ve şu vurucu tahlili yapar:

"Acaba sizin fikir dediğiniz şey: Allah muhafaza bazı idarecilere ve hükümete olan düşmanlığınızdan kaynaklanan bir hisle Osmanlı'nın mağlup olmasını istemeniz ve arzu etmeniz olmasın mı?"

“Yahu, pis bir çamura düşmüşsünüz, misk ü anber diye yüzünüze gözünüze bulaştırmaya ne mânâ var?”

(1) bk. Sünuhat, Rüyada Bir Hitabe.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 8.787
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

hayırlısı
Üstad-ı Muazzam , Üstad-ı Şahane , Dellal-ı Kur'an bakın ne diyor : "Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi, cezası da yalnız Cehennem olabilir." yaHu böyle bir tespit nerede görülmüş. Geçenlerde bir haber okudum , dedim " Bu İslam milletine bu kadar zulüm yapılır mı , ağlayacaktım , utandım kendimi zor tuttum , sonra Üstad-ı Meşhur'un bu sözleri aklıma geldi , dedim " Zalimler için yaşasın cehennem" . Soruyorum size ehl-i iman olmayan ve de Cehenneme haşa inanmayan birisi nasıl bu dünyada dönen adaletsizliği görüpte vicdanı , kalbi paramparça olmaz . FesübhanAllah . Filistinlinin canı gidiyor , şehadet şerbetini içiyor , bu zalimler namusumuzu paymal ettiler , imanımızı çalıyorlar , Rabbim bu milletin elinden nurları alma , yoksa halimiz nice olur .
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...