"Ahlâk-ı âliyenin, hakikatın zeminiyle olan rabıta-i ittisali ciddiyettir. Ve deveran-ı dem gibi hayatlarını idame eden ve imtizaçlarından tevellüd eden haysiyete kuvvet veren, heyet-i mecmuasına intizam veren yalnız sıdktır." Açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"İkincisi: Ahlâk-ı âliyenin, hakikatin zeminiyle olan rabıta-i ittisali ciddiyettir. Ve deveran-ı dem gibi hayatlarını idame eden ve imtizaçlarından tevellüd eden haysiyete kuvvet veren, heyet-i mecmuasına intizam veren yalnız sıdktır. Evet, şu rabıta olan sıdk ve ciddiyet kesildiği anda, o ahlâk-ı âliye kurur ve hebâen gidiyor." (1)
Yüksek ahlakın sağlamlığı ve canlılığı, ciddiyet ve doğruluk ile ölçülür. Bir insanda ciddiyet ve doğruluk kaybolursa, ona mebni olan yüksek ahlak da kaybolur. Yani ciddiyet ve doğruluk yüksek ahlakın esası ve temeli gibidir. Bu ikisi bozulur ise, ona bağlı olan ahlak da bozulur. Her hâli yalan ve laubali olan bir insanın güzel ve yüksek ahlak sahibi olması düşünülemez.
Doğruluk ve ciddiyet nasıl güzel ahlaka zemin oluyorsa, güzel ahlak da zamanla doğruluk ve ciddiyeti geliştirerek ona zemin oluyor. Kanın vücutta deveran etmesi gibi, bunlar arasında da birbirlerini geliştirme noktasında bir devir ve deveran söz konusudur.
(1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide), İkinci Maksat.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (47. Bölüm).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü