Âlemde “bir nizam-ı kâmil-i ekmelin ve itkan-ı muhkemin ve insicam-ı ahkemin” varlığının meleklerle münasebeti nedir?
Değerli Kardeşimiz;
Bu âlemde mükemmel bir nizamın bulunduğu ifade edildikten sonra, “... Şu biçare perişan küremiz, sergerdan zeminimiz, bu kadar hadd ü hesaba gelmez zevil-hayat ile zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur.” buyurulmasıyla şöyle bir mesaj verilmiş oluyor:
Yerküremiz de şu âlemden bir parça olduğuna göre, onda bu kadar canlıların yaratılması, bu âlemin tamamında da “zevil-hayat, zevil-ervah ve zevil-idrak” mahlûkların bulunduğunu gösterir. Şu var ki, bu semavî kasırların sakinleri de onlara münasip olacaktır.
“Elbette sadık bir hads ile ve kati bir yakîn ile hükmolunur ki; şu kusur-u semaviye ve şu büruc-u samiyenin dahi kendilerine münasip zihayat, zişuur sekeneleri vardır.”(1)
1) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, Birinci Maksat.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Düzen ve intizam, denge ve ahenk bir yaşam için vardır ve onların ihtiyaçları için tesis edilir. Dolayısı ile bir yerdeki intizam ve düzen, o yerdeki yaşama işaret eder. İntizam ile hayat arasında sıkı bir bağ vardır. Hayat olmazsa intizam anlamsızlaşır, intizam olmazsa hayat olmaz.
Mesela bir şehirde belediyecilik adı altında bir düzen kurulur; şehrin her tarafı bu kurum tarafından tedbir ve idare edilir, bu kurum çöpleri düzenli toplar, kanalizasyon ve su şebekelerini tesis eder çevre düzenlemelerini yapar vesaire... Bütün bu düzenlemelerin ve intizamın amacı; şehirde insan hayatına uygun bir yapı oluşturmak ve insana hizmet etmektir. Yani insan hayatı intizamın illeti ve sebebi oluyor. İnsan olmadığında belediyecilik anlamsız ve gereksiz olur.
Benzer bir ilişki melekler ile semavat arasında da geçerli. Semavattaki intizam ve düzen kendi şartlarına uygun bir sekenesinin varlığına işaret etmektedir. Nasıl şehirdeki belediyecilik hizmetleri insana ve onun yaşamına bir işaret ise, semavattaki o muazzam sistem ve mükemmel ahenk ve muhteşem sanatlar da şuur sahibi bir sekeneye işaret ediyor demektir.
Uçsuz bucaksız evrenin en uzak köşesinde bir düzen kurulmuş ise bu düzenden istifade eden bir de sakini lazım gelir ki; bu sakinler melekler ve ruhanilerdir.