"Beni nefyedip üç cihetle katmerli bir zulüm etti." Ehl-i dünyanın Üstad'a ettiği "üç cihetle katmerli zulüm" ne olabilir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Kesin olmamakla birlikte “üç cihetle katmerli bir zulüm” ifadesindeki “üç ciheti” sürgün, gözaltı ve hapis olarak anlıyoruz. Üstadımızın hayatında gördüğü zulümleri bu üç başlık altında toplamak mümkündür.

Sürgün; il, ilçe ve kasabalara zorla ikamet ettirilmesi; gözaltı sürekli bir takip ve tarassud altında bırakılması; hapis, hiçbir suçu olmadığı halde basit bahanelerle mahpus edilmesidir. Bu üç zulüm bir insanın hayatını bunaltmaya ve mahvetmeye kâfidir ki, Üstadımızın bütün ömrü hapishanelerde, tecritlerde, sürgünlerde ve tarassud altında geçmiştir.

Üstad Hazretleri çektiği sıkıntıları, maruz kaldığı dayanılmaz eza ve cefaları şöyle ifade etmektedir:

“Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, ahiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde, bir cani gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman oldu ki hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.”(1)

Evet, imansızlık yangınını söndürmek isteyen Bediüzzaman’a her taraftan hücum edilmekte idi. Kendi ifadesiyle: “Elleri bağlı, zaif ve hasta bir tek adama ordular taarruz ettiği” halde, o, bu gayesinden dönmemiş, davasından zerre kadar taviz vermemiş, eğilmemiş, yılmamış ve yıkılmamıştır. Çünkü o, izzet-i imaniyesinden aldığı kuvvetle gizli zındıka komitelerini tarumar etmiş. Bütün planlarını akim bırakmıştır. Onun beşer takatinin üstündeki bu harika metanetini ve eşsiz sabrını, celadet ve şecaatini tarih hakkıyla takdir edip, hayranlıkla yâd edecektir.

Ayrıca bu üç cihet şöyle de olabilir:

1. Hürriyetinden mahrum edilmesi, bir yere ikamete mecbur bırakılması.

2. İlim tahsilinden ve taliminden mahrum bırakılması.

3. Ubudiyet ve tebliğ vazifesini yapmak için zorluk çıkarılması.

Tabiatiyle bütün bunlar işin zahiri sebebidir, işin bir de hakiki ve kader ciheti vardır. "Beşer zulmeder, kader adalet eder." sırrı tahakkuk ediyor. Üstadımız bunu şöyle ifade ediyor:

“Şu meselede ben kaderin mahkûmuyum, ehl-i dünyanın mahkûmu değilim. Kadere müracaat ediyorum...”(2)

“Adil kadere de derim ki: Ben senin bu şefkatli tokatlarına müstahak idim. Yoksa herkes gibi gayet meşru ve zararsız olan bir yol tutarak şahsımı düşünseydim, maddi-manevi füyûzât hislerimi feda etmeseydim, iman hizmetinde bu büyük manevi kuvveti kaybedecektim. Ben maddi ve manevi her şeyimi feda ettim, her musibete katlandım, her işkenceye sabrettim. Bu sayede hakikat-i imaniye her tarafa yayıldı. Bu sayede Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti.”(3)

Dipnotlar:

1) bk. Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı, Tahliller.

2) bk. Mektubat, On Üçüncü Mektup, İkinci Sualiniz.

3) bk. Emirdağ Lâhikası-II, 69. Mektup (Konuşan Yalnız Hakikattir.)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...