"Bir küçük mesele-i imaniyenin inkişafı, benim nazarımda yüzler ezvak ve kerametlere müreccahtır." İmanın inkişafı ile izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Dimağda merâtib var, birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir. Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor, sonra iz'an oluyor, sonra gelir iltizam, sonra itikad gelir." (1)
Bir meselenin iyice anlaşılıp ruhumuza nakşedilmesinin yolları ve merhaleleri vardır. Tahayyülde başlar ve itikada kadar gider. İtikad'tan sonra da yine her an terakki söz konusudur. İlmel yakin, aynel yakin ve hakkal yakine kadar devam eder. Ancak, hakkal yakinin de kendi içinde mertebleri vardır.
İnkişaf konusu her saha için geçerlidir. Her işin çıraklığı, kalfalığı ve ustalığı olduğu gibi, iman mertebeleri de böyledir. Her bir delil imanımızı kuvvetlendirmektedir. Deliller toplandıkça bir araya gelir ve kopmaz bir sağlamlık kazanır. Üstadımızın ifadesiye;
"İman, yalnız icmali ve taklidi bir tasdike münhasır değil; bir çekirdekten, ta büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen misali güneşten ta deniz yüzündeki aksine, ta güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi; imanın o derece kesretli hakikatleri var ki, bin bir esma-i İlahiye ve sair erkan-ı imaniyenin kainat hakikatleriyle alakadar çok hakikatleri var ki, 'Bütün ilimlerin ve marifetlerin ve kemalat-ı insaniyenin en büyüğü imandır ve iman-ı tahkikiden gelen tafsilli ve bürhanlı marifeti kudsiyedir.' diye ehl-i hakikat ittifak etmişler."
"Evet, iman-ı taklidi, çabuk şüphelere mağlup olur. Ondan çok kuvvetli ve çok geniş olan iman-ı tahkikide pek çok meratip var. O meratiplerden ilmelyakin mertebesi, çok bürhanlarının kuvvetleriyle binler şüphelere karşı dayanır. Halbuki taklidi İmân bir şüpheye karşı bazan mağlup olur."
"Hem iman-ı tahkikinin bir mertebesi de aynelyakin derecesidir ki, pek çok mertebeleri var. Belki esma-i İlahiye adedince tezahür dereceleri var. Bütün kainatı bir Kur'ân gibi okuyabilecek derecesine gelir."
"Hem bir mertebesi de hakkalyakindir. Onun da çok mertebeleri var. Böyle imanlı zatlara şübehat orduları hücum da etse bir halt edemez. Ve ulema-i ilm-i kelamın binler cild kitapları, akla ve mantığa istinaden telif edilip, yalnız o marifet-i imaniyenin bürhanlı ve akli bir yolunu göstermişler. Ve ehl-i hakikatin yüzer kitapları keşfe, zevke istinaden o marifet-i imaniyeyi daha başka bir cihette izhar etmişler. Fakat, Kur'ân'ın mucizekar cadde-i kübrası, gösterdiği hakaik-i imaniye ve marifet-i kudsiye, o ulema ve evliyanın pek çok fevkinde bir kuvvet ve yüksekliktedir." (2)
Bir ham maddenin üretim merhalelerinden geçerek mamül olması gibi, malumat da akıl fabrikasının farklı safhalarından geçerek ilim olur.
Aklın bilgileri işleme safhaları şu şekildedir:
Malumat önce tahayyül (hayal etmek) edilir, sonra tasavvur (resmetmek,), sonra taakkul (akletmek), sonra tasdik (onaylamak), sonra iz’an, sonra iltizam (taraf olmak), en sonunda itikad edilir ki, bu safhaların en son hâli ve en son mahsulü iman, inanç ve itikattır.
Bir insan melekleri önce kafasında tahayyül yani hayal eder. Sonra arkasından tasavvur gelir, yani melekleri kafasında resmeder. Sonra arkasından taakkul gelir, yani melek hakkında akıl ve mantık yürütür. Sonra tasdik gelir, meleklerin varlığını kabullenme sürecine girer ve tasdik eder. Sonra iz’an gelir, yani kalb ile aklın ortak mahsülünden meydana gelen basiret merhalesine erişir.
Sonra iltizam gelir, iltizam bir şeyi doğru ve lüzumlu görüp taraftar olmak mânasına geliyor. Yani meleklerin varlığı ve kabul edilmesi, bu safhada taraf olma seviyesine gelmiştir.
Sonra itikad gelir ki, artık bu safha meleklere iman safhasıdır. Yani kişi artık meleklerin varlığı konusunda inanç sahibi demektir.
Tahayyül ile itikad arasındaki safhalar, dimağın bilgileri inanca dönüştürme safhasıdır.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Lemeat.
(2) bk. Asa-yı Musa, On Birinci Hüccet-i İmaniye.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü