"Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa... Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız birkaç saniye ağızda bir fark var..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa... Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız birkaç saniye ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zâikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefîhidir." (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri: 87.)

Pahalı olan baklava ile ona nisbeten ucuz olan peynir, ağıza girmeden önce ve boğazdan geçtikten sonra eşittirler. İkisi arasındaki tek fark bir iki dakikalık damak tadıdır. Baklava peynire göre daha lezizdir, ama ondan pahalıdır. Hâlbuki peynir baklavaya göre hem daha sıhhatli daha ucuz hem de besin değeri daha yüksektir.

Şimdi sadece damak tadını düşünerek, yani sırf kapıcı olan tat alma duyusunu memnun etmek ve şımartmak için baklavayı tercih etmek hem bütçeyi sarsar hem de israf olur. Dini yaşamanın önündeki en büyük engellerden birisi maişet meşgalesidir. İnsanlar sanki bu dünyaya sadece maişet temin etmek maksadıyla gelmiş gibi, rızıkların peşine koşuyorlar. Geçimi şiddetlendiren şey ise, insanların yalancı, pahalı ve zaruri olmayan ihtiyaçlarıdır. Birçok insan, gelirinden fazla harcama yaptığı için, maddî sıkıntıya düşüyor, haramlara bulaşıyor, haddinden fazla çalışıyor, asıl vazifesi olan iman ve ibadeti ihmal ediyor. İman ve ibadeti ihmal ettiren her türlü meşgale, alışkanlık ve tüketim israftır, israf ise haramdır.

Hırsızlık, rüşvet, faiz, yolsuzluk, kumar, şans oyunları gibi haram şeyler, hep lüks içinde yaşama arzusunun bir neticesidir. Hâlbuki bu haramlar insanı dünyada zelil, ahirette ise cehenneme kömür eder.

Kişi meşru yollardan kazanıyor, israf etmiyor, ibadetlerini ihmal etmiyorsa, lezzetleri şükür için takip edebilir. Sadece keyif ve lezzet peşinde koşmak mümine yakışmaz.

Tat alma duyusu, dünya mutfağında pişirilen enva-i türlü leziz nimetlerin kadir ve kıymetlerini bilen ve o nimetleri veren Allah’a şükran hissi taşıyan yüksek ve kıymetli bir müfettiştir.

Aynı dil, sadece nefis ve şeytan hesabına çalışırsa, sadece rızka müteveccih olursa, yani rızkı veren Allah’ı düşünmeden yeyip ona şükretmezse, o zaman o kıymetli ve ulvi makamdan düşüp bağırsaklara ve mideye adi ve basit bir kapıcı ve yasakçı hükmüne geçer.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.203
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Mehmet Ali Akgün

Ya Üstad! Sadece yemek yemek ve hayatta kalmak murad edilseydi, bizim midemiz de hayvanlarınkisi gibi sadece samanla doyardı. Çiğ etten başkasını yiyemeyen arslana o dili veren ile bize bin bir tadı alan bir dili veren Fatır-ı Hakim, belli ki farklı bir gayeyi irade etmiş. Değilse, fıtratların arasındaki hikmet haşa anlamsız olurdu.  İstidad-ı beşerin zenginliği salt karın doyurmak için olmamalı. Lezzetin üzerinde bir tesbihat olmasaydı, lezzetin varlığı abes olurdu.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...