"Lezâiz çağırdıkça, 'Sanki yedim.' demeli. 'Sanki yedim.'i düstur yapan, 'Sanki yedim.' namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan dünya lezzetleri çağırdıkça "sanki yedim" demeli, tasarruf ederek hayırlı işlerde istihdam etmeyi düstur yapmalıdır.

İnsanların ekserisi sefalet içinde yaşarken, az bir kısmı teşkil eden zenginlerin lüks içinde yaşamaları ve aşırı derece israf etmeleri caiz değildir. Ama insanların ekserisi maddî bakımdan iyi bir noktaya ulaşmış ise; yine israf etmemek şartıyla her türlü meşru lezzeti tatmakta bir mahsur yoktur.

İnsanın helalden kazanıp helale harcaması ve malî ibadetlerini yerine getirmesi, lüks yaşamasına ve toplumun umumî hayat seviyesinin üzerine çıkmasına ruhsat vermez. İnsanların umumî hayat ve maişet seviyesine uymak gerekiyor.

Bazen meşru da olsa anlık bir lezzet için, çok para sarfettiğimiz bir vakıadır. Hâlbuki "Sanki yedim." demelidir ki lüzumsuz harcamaları kısıp, tasarruf ederek "Sanki yedim." deyip, onun bedelini hayırlı bir işte kullanabiliriz.

Nitekim “Sanki yedim”i kendine düstur edinen bir zât, tasarruf ederek İstanbul’da bir mescid inşa etmiştir. İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan “Sankiyedim Camii”, Osmanlı döneminden kalma tarihî bir câmidir.

Keçecizâde Hayreddin Efendi veya Adanalı Şakir Efendi adında bir esnaf,

“Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayanlar imâr eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur.”(Tevbe Suresi, 9/18)

Âyetindeki müjdeyi duyunca, bir cami yaptırma arzusu duyar.

Nefsinin arzularını dinlemeyip para biriktirmeye başlar. Ne zaman ki canı bir şey istese: "Sanki yedim (var say ki yedin)!" der ve parasını bir kenara koyar. Yıllar sonra biriktirdiği paralar küçük bir cami yaptıracak miktara ulaşınca, Kırbacı sokağındaki mescidir yaptırır. Yaptırılan cami halk arasında "Sankiyedim Camii" olarak anılmaya başlar.

Caminin kitabesinde şöyle yazmaktadır:

"XVII. asırda yapıldığı tahmin edilen caminin bânisinin Keçeci Hayreddin veya Adanalı Şakir Efendi olduğu; bu zatın, 'Sanki yedim.' diyerek biriktirdiği parayla bu mescidi yaptırdığı rivayeti bilinmektedir..."(Fatih Müftülüğü)

Meşru da olsa lezzetler gelip geçicidir, fanidir, ânidir. Lakin hayırlı işler, sadaka-i cariye hükmünde olduğundan ebedidir. Öyle ise biz de hayatımızda lüzumsuz harcamaları kısıp, ondan hâsıl olacak yekûnu hayırlı bir işte kullanabiliriz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...