"Bir şeyin vücudu, bütün şeraitin ve erkânının vücudu ile olur ki, kumandan yalnız bir şarttır. Ve o şeyin ademi ve bozulması ise, bir şartın ademiyle..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hakikat ise, müsbet şeyler, haseneler, iyilikler cemaate, orduya tevzi edilir ve menfîler ve tahribat ve kusurlar başa verilir. Çünkü bir şeyin vücudu, bütün şeraitin ve erkânının vücudu ile olur ki, kumandan yalnız bir şarttır. Ve o şeyin ademi ve bozulması ise, bir şartın ademiyle ve bir rüknün bozulmasıyle olur, mahvolur, bozulur. O fenalık başa ve reise verilebilir. İyilikler ve haseneler, ekseriyetle müsbet ve vücudîdir. Başlar sahip çıkamazlar. Fenalıklar ve kusurlar, ademîdir ve tahribîdir. Reisler mesul olurlar..." (Şualar, On Dördüncü Şuâ)
Bir binanın oluşabilmesi için birçok şartın bir araya gelmesi ve birçok işçi ve ustanın o binada çalışması gerekir. Ama aynı binanın yıkılması için bir dinamit fitilini ateşlemek yeterlidir. Bu durumda bir ustanın kalkıp "Binayı ben tek başıma yaptım." demesi ve bununla fahirlenmesi, diğer şartlar ve çalışanlar açısından zulümdür. Oysa binanın tahrip ve yıkılmasında bir kişi yeterli olabilir ve kusur o kişiye aittir.
Bir savaşı kazanmak için birçok sebebin (araç, tank, top tüfek vesaire gibi) ve askerlerin bulunması gerekir. Bir tek komutan tek başına savaşı kazanamaz, yani savaş kazanmak bütün ordunun ortak emeği ile olabilir. Ama komutan yanlış bir karar ile savaşın kaybedilmesine sebebiyet verebilir. Bu durumda savaşın kazanılmasında bütün ordunun emeği olduğu için, bu başarı bir komutana mal edilemez; edilirse zulüm olur. Ama savaşın kaybedilmesi bir şahsa ya da bir yanlış karar veren komutana verilebilir.
Namaz kılmak bir iyilik bir ibadettir ve namazın kılınabilmesi için birçok şartın bir arada bulunması gerekiyor, bu şartlar olmadan namaz kılınamaz. Abdest almak için su, namazı kılabilmek için sıhhat, hayat, güç gibi birçok şartın bulunması gerekiyor. Bu durumda namazı kılma eyleminde insanın hissesi sadece bir niyettir, geri kalan bütün şartları yaratan Allah’tır. Bu nedenle "Namaz kıldık, öyleyse gururlanmaya hakkımız var." demek abestir.
Ama namazı kılmamak bir eylemsizlik bir amelsizlik olduğu için, niyet etmemek yeterlidir. Namazın varlığı bütün şartların varlığına bakarken, namazın yokluğuna ise insanın kılmaya niyet etmemesi yeterlidir. Bu durumda insanın ibadetleri ile övünmesi "Ben yaptım!.." diye kasılması doğru değildir. Ama günah ve ibadetlerin terkinde sorumluluk, tamamen insana aittir ve insan bunlardan tam sorumludur...
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü