"Bir taburda on millet bulunsa, ayrı ayrı teçhiz etmesi on tabur kadar güç olduğundan..." İnsani orduların tanzim ve hususiyeti ile İlâhi orduların vaziyetini açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Malumdur ki, bir taburda on millet bulunsa, ayrı ayrı teçhiz etmesi on tabur kadar güç olduğundan, âciz insanlar, ister istemez bir tarzda teçhize mecbur olmuşlar. Halbuki Hayyu Kayyum, şu muhteşem ordusu içinde, üç yüz binden ziyade milletlere ayrı ayrı teçhizat-ı hayatiyeyi veriyor. Hem külfetsiz, müşkülatsız, kolay bir tarzda, hafif bir şekilde, gayet hakîmane ve intizamperverane veriyor." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam.)
Bu suale yaşadığım bir hatırayla cevap vermek isterim:
Askerlik vazifesini yapmak üzere kıtamıza vardığımızda “elbiselerin dağıtılacağı saat” anons edildi. O saatte toplandık. Dağıtım görevlisi yüksek sesle her birimizin ismini okuyor, “Buradayım!” diyene bir poşet içinde elbisesini atıyordu. Bu iş tamamlandığında asıl mesai başladı. Büyük çoğunluğun elbiseleri bedenlerine uygun düşmediğinden terzinin önünde uzun bir kuyruk teşekkül etmişti.
Her askere ayrı bir elbise, ayrı bir bot, ayrı bir silah verilse, asker sayısınca elbise, ayakkabı ve silah fabrikası kurulması gerekir ki; buna hiçbir devletin ve milletin gücü ve serveti yetmez. Bu yüzden her devlet, askerine tek tip elbise, tek tip bot ve tek tip silah veriyor. Yani "birlikte kolaylık ve suhulet varken, çoklukta zorluk var" hükmü burada çok açık bir şekilde görülüyor.
Ama kudreti sonsuz, iradesi mutlak ve ilmi nihayetsiz olan Allah, yüzbinlerce canlı türünün elbisesini ayrı, rızkını ayrı, silahını ayrı veriyor, hepsinin terbiyesini ayrı olarak yapıyor. Bu, mükemmel bir intizam ve ahenk içinde işliyor.
Milyonları aşkın canlı türlerinin bütün mensuplarının bedenleri ile ruhları arasında son derece bir uygunluk var. Aynı tanzim her canlının bedenleri için de icra edilmiş ve her ruh kendisine en uygun bedene kavuşmuştur.
File çok büyük bir elbise diken Allah, gözle görülmeyecek kadar küçük bir mikroba dahi küçük bir elbise dikiyor. Fili tonlarca ağaç ve bitki ile beslerken, küçük bir karıncayı küçük bir ekmek kırıntısı ile besliyor, aslana pençe ve diş silahını verirken, yılana zehir silahını takıyor...
Kendi bedenimize bakalım. Anlayan ruha, konuşan dil, yazan el verilmiş. Bu konuda teferruat sayılabilecek fakat çok mühim bir tanzimi hatırlayalım. Ayaklarımızın yönü, ellerimizin açılımı, gözlerimizin yüzümüzde olması bedenimizdeki mucize tanzimlerden sadece birisi.
Sonsuz rahmet ve mutlak adalet sahibi olan Allah, her hak sahibine hakkını veriyor, her hayvanın ruhuna göre elbise giydiriyor. Her bedene uygun bir ruhun tahsis edilmesi, başlı başına bir tevhid alameti, Allah’ın sonsuz kudretinin ve nihayetsiz ilminin ilanıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar