"Bir tek ferdin fehmi, ona lâyık ve mükemmel bir tefsir yapamaz ve mümkün olmuyor." Bu ifade Risale-i Nur için de geçerli değil mi?
Değerli Kardeşimiz;
"Bir fert pek nadir olarak kendi hususi meslek ve meşrebinin tesirinden kendi fikrini kurtarabilir. Onun hususi meşrebi tesir ettikçe tam tamına hakikati safi olarak ifade edemez. Ferdin fehmi ve manası ona hastır. O fert, onu kabul eder. Fakat başkalarını ona davet edemez. Eğer cumhur-u ulema onun fehmini kabul ile başkalara şümulünü gösterse o vakit başkasını o manaya davet edebilir ve hakiki tam tefsir olabilir."(1)
Risale-i Nurlar bu zamanın ihtiyacına binaen ilhamla yazdırıldığı için, Üstad'ın kendine özel meşrep ve kabiliyetinin etkisine girmemiştir denilebilir. Risale-i Nur'u ciddi anlamda tahkik edenler bunu itiraf ederler ve ediyorlar. Çünkü Risale-i Nur Kur’an'dan süzülüp gelen ve bu dehşetli asrın hastalıklarına şifa olmaya namzet alemşümul bir tefsirdir.
Diğer bir husus, Risale-i Nur velayet-i kübra makamında olduğu için, doğrudan Kur’an’a mazhar olmuş ve onun şeffaf bir aynası gibidir. Yani Risale-i Nur'a bakanlar Üstad'ın hususi kabiliyet ve meşrebini değil, direkt Kur’an’ın meziyetlerini görüyorlar. Bu da Üstad'ın kabiliyet ve meşrebinin Risale-i Nur'u inhisar etmediğinin bir göstergesi oluyor.
Üstad'ın birçok yerde "Risale-i Nur benim malım değil."(2) "Kuvve-i ilmiyemin bir eseri değil."(3) "Ben de sizin gibi ona bir talebeyim, ders arkadaşınızım."(4) gibi ifadeleri, Risale-i Nur'un bir ferdin hususi ve münhasır bir tefsiri olmadığını gösteriyor.
Dipnotlar:
(1) bk. Emirdağ Lahikası-II, 72. Mektup.
(2) bk. Emirdağ Lâhikası-I, 24. Mektup.
(3) bk. Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup.
(4) bk. Sözler, Konferans.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü