"Birinin âsârı muhakeme olunursa, onun hassasını nazara almak lazımdır. İşte şu meselede edilmemiştir..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İşaret: Birinin âsârı muhakeme olunursa onun hâssasını nazara almak lâzımdır. İşte şu meselede edilmemiştir. Zira bu meseleye, acz-i abdin arkasında kudret-i mümkinatın tarafında kıyas-ı temsilînin perdesi altında temaşa ediyor."
"Halbuki tekvin-i âlemde bir kısmını maddesiz ibda ve bir kısmı dahi maddeden inşa ile şu kadar hayret-feza âsâr-ı mu’cize ile kudret-i kâmile-i İlahiyeyi göstermekle beraber ondan sarf-ı nazar etmek, gaibi şahit suretinde görmek olan kıyas-ı hâdi’ ile ve ebna-yı cinsini muhakeme ettiği gibi bir kaide-i mahdude ile Vâcibü’l-vücud’a nazar ederler. Hattâ çok meseleyi akl-ı selim makul gördüğü halde, onlar gayr-ı makul tevehhüm ederler." (Muhakemat, Üçüncü Makale, Birinci Maksat)
"Birinin âsârı muhakeme olunursa, onun hâssasını nazara almak lazımdır."
Birisinin bir sanatı bir eseri üzerinde düşünüldüğünde, o kimsenin özellikleri ve sıfatlarını dikkate almak ve o eser ve sanat üzerine ondan sonra düşünmek gerekiyor. Sanat ve eserler sıfatlara ve kabiliyetlere bakar, ona göre şekillenirler. Sıfat ve kabiliyetleri nazara almadan, bir hükme ve yargıya gitmek doğru olmaz.
"İşte şu meselede edilmemiştir. Zira bu meseleye, acz-i abdin arkasında, kudret-i mümkinatın tarafında, kıyas-ı temsilînin perdesi altında temaşa ediyor."
Aciz ve zayıf bir insanın yapabileceği şeyler ortaya koyacağı sanat ve eserler, acizliği ve zayıflığı ile sınırlıdır. İnsan aciz ve zayıf olduğu için yoktan ve hiçten bir şey icad edip yaratamaz. Ve insanın en büyük yanılgılarından biri de her şeyi ve herkesi kendi ile kıyas edip kendi gibi görmesidir.
Kendi bir şeyi yoktan ve hiçten yaratamadığı için bunu bir kural olarak benimseyip umuma teşmil ederek der ki "Eşyanın yoktan icadı mümkün olmadığı gibi var olan bir eşyanın da yok edilmesi mümkün değildir." Hatta daha da ileri giderek bunu Allah’a da teşmil etmeye kalkar. Haşa, Allah’ın sonsuz kudretini kendi cüzi ve arizi kudreti ile mukayese eder, kendi aczini Allah’a vermeye kalkışır.
"Halbuki tekvin-i âlemde bir kısmını maddesiz ibdâ ve bir kısmı dahi maddeden inşa ile şu kadar hayret-feza âsâr-ı mucize ile kudret-i kâmile-i İlâhiyeyi göstermekle beraber, ..."
Oysa kâinatta yoktan var etmenin o kadar çok örnekleri ve misalleri var ki, her bahar mevsiminde her bir bitki ve hayvanların sıfatları, simaları yoktan var edilip nazarlara sunuluyor. İbda yani yoktan yaratmanın varlığı ispat ediliyor.
Evet, Allah’ın yaratması ibda ve inşa olmak üzere iki şekildedir. İbda maddesiz yoktan var etme şeklinde iken inşa ise var olan maddelerin terkip ve tahrip yolu ile yeniden şekillendirilmesi tarzındadır. Her iki yaratma şeklinin de örnekleri sayısızdır.
İnsanın en büyük hatası en yüzeysel bakış açısı Allah’ı ve sıfatlarını kendine ve kendi gibi mümkinata kıyaslayarak "yoktan var vardan yok edemez" diye ahmakhane bir hükme gitmesidir. Oysa Allah'ın zatı gibi sıfatları da ne insana ne de insan gibi olan mümkinata benzer. Böyle bir kıyas ve bakış açısı, batıl ve yanlıştır kıyas-ı hâdidir.
Kıyas-ı hâdi: Aldatıcı ve güvenilir olmayan kıyas demektir. Mesela "Her kedi yemek yer, Murat da yemek yer; o halde Murat kedidir."
İnsan aciz ve yaratmaktan mahrum olduğu için en küçük bir şeyi yaratamazken, Allah’ın kudreti sonsuzdur, bir emir ile kâinatı yoktan var eder. Bir emri ile de bütün kainatı yok eder.
"Evet, Kadîr-i Mutlakın iki tarzda, hem ibdâ’ hem inşa suretinde icadı var. Varı yok etmek ve yoğu var etmek; en kolay en suhuletli, belki daimî, umumî bir kanunudur. Bir baharda, üç yüz bin enva-ı zîhayat mahlukatın şekillerini, sıfatlarını, belki zerratlarından başka bütün keyfiyat ve ahvallerini hiçten var eden bir kudrete karşı, 'Yoğu var edemez!' diyen adam, yok olmalı!" (Lem'alar, Yirmi Üçüncü lem'a)
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü