"Biz, gayr-ı tabiî ve tembelliğe müsait ve gururu okşayan imaret maişetine el atıp belâmızı bulduk." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İkinci sebep: Biz, gayr-ı tabiî ve tembelliğe müsait ve gururu okşayan imâret maişetine el atıp belâmızı bulduk."
"Sual: Nasıl?"
"Cevap: Maîşet için tarik-ı tabiî ve meşru ve zîhayat, san’attır, ziraattir, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imârettir. Bence imâreti, ne nâm ile olursa olsun, medâr-ı maişet edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir-fakat hilebaz kısmında... Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa, yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nevi çingenelik eder."(1)
Sanat, ticaret ve ziraata ağırlık verecek bir ekonomik sistem kurulması gerekiyor ki, bu bireysel çabalarla olacak bir şey değildir. Devlet ve toplumun bunu bir plan ve sistem şeklinde uygulaması gerekir.
Osmanlı gayri müslim vatandaşlarına güvenmediği için, hem ordu yönetimini hem de sivil bürokrasiyi genel anlamda Müslümanlara vermiştir.
Osmanlının askerî ve sivil, ‘imâret’i, yani amirliği Müslümanlara tahsis etmesinin bir sonucu olarak gayri müslimler zengin olma yolları olan sanat ve ticarete yönelmişler ve yüklü bir servet edinmişlerdir.
Osmanlıda Müslüman tebaa ise tamamen memurluk ve amirliğe gözünü diktiği için, sanat ve ticaret de giderek gerilemiştir.
Yani özet olarak imaret tabiri amirlik ve üst düzey yöneticilik anlamına geliyor. Hatta atasözlerimizde bile "Benim çocuğum büyüyünce bey, paşa olacak." tabiri bu sosyal realiteye işaret eder niteliktedir.
Günümüzde de maalesef aynı zihniyet devam etmekte, sanayi ve ticaret yerine hizmet sektörlerine ağırlık verilmektedir. Oysa ekonominin lokomotif güç hükmündeki sanayi, ticaret ve ziraat üzerine bina edilmesi gerekiyor. Başka türlü zengin ve güçlü olunmaz.
(1) bk. Münazarat.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü