"Bize, zemin yüzünü rahmetin... Zemin içini rahîmiyet ve hakîmiyetin... Zemini, devr-i senevisinde, bir ticaret gemisi hükmünde..." Burayı zemin, zemin içi, zemin yüzü ile izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Gözümüzle görüyoruz: Birisi var ki, bize, zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleriyle doldurmuş, bir ziyafetgâh yapmış ve Rahmâniyetin yüz binlerle ayrı ayrı lezzetli taamları içinde dizilmiş bir sofra etmiş ve zemin içini rahîmiyet ve hakîmiyetin binlerle kıymettar ihsanlarını câmi’ bir mahzen yapmış ve zemini, devr-i senevîsinde, bir ticaret gemisi hükmünde, her sene âlem-i gaybdan levazımat-ı insaniye ve hayatiyenin yüz bin çeşitlerinden en güzellerini içine alarak yüklenmiş bir nevi sefine veya şimendifer gibi ve her baharı ise, erzak ve elbisemizi taşıyan bir vagon hükmünde olarak bizlere gönderir, bizi gayet rahîmâne beslettirir."(1)

Zemin yüzü, hayata hizmet eden, bütün nimetlerin sergilendiği büyük bir sofradır. Cenâb-ı  Hak, zemin yüzünü bize beşik veya gemi yapmış. Havayı  kanımızın temizlenmesine, güneşi görmemize vesile kılmış.

Hava, deniz, bitki, toprak, hayvanat vesaire gibi küllî unsurların zemin yüzünde insana hizmet etmesi, insan için bir sofra gibi takdim edilmesi bu mânadadır. Rahman ismi umumî, büyük ve küllî nimetlere bakar.

Zemin içi ise, doğrudan insan hayatına ve ihtiyaçlarına beşiklik ediyor. Mesela, kıtalar ve ülkeler insanların hayatlarını devam ettirdiği mekânlardır. Şehirler mahallesi, evi ise en hususi nimet merkezi oluyor. Zemin içi, insanların içtimaî hayatını içine aldığı için, Allah'ın hâkimiyetinin burada da cari olduğuna işaret eder.

Zemin, küre ve gezegen mânasında kullanılıyor. Dünya bir gezegen olarak hem kendi etrafında hem de Güneş etrafında dolaşarak mevsimlerin teşekkülüne ve çeşitli nimetlerin takdimine vesile oluyor. Tren ve vagon benzetmesi de bu inceliğe işaret ediyor.

Gerek zeminin yüzü, gerek zeminin içi, gerek zeminin kendisi; ilahî isimlerin birer tecelli merkezleri gibidir. Allah rahmet ve ihsanlarını bu mekânlarda sergileyip takdim ediyor. Bütün bu tecelli ve masraflar ise hep insan için hazırlanıyor...

Yeryüzü  tarlasında;

Her bir taam ve nimetlerin bütün çeşitleri câmi’ sofralar, o sarayda kurulmuştur. Her bir taifeye layık bir sofra tayin edilmiştir.” (11. Söz)

Dünyada üç milyonu aşkın hayvan türü yaşadığı söyleniyor. Bütün bu türlerin sonsuz denecek kadar çok fertleri, bu dünya sofrasında kendilerine hazırlanan rızıklarla beslenmekte, hayatlarını devam ettirmektedirler. Kurdun rızkı ile kuzunun rızkı, aslanın rızkı ile ceylanın rızkı, örümceğin rızkı ile ipek böceğinin rızkı, arının rızkı ile sineğin rızkı birbirinden çok farklıdır. Her birinin ağızlarına, sindirim sistemlerine ve midelerine uygun rızıklar hazırlanmıştır.

İnsan arzın halifesi olduğu için onun sofrası diğerlerinden hem daha mükemmel, hem de çok çeşitlidir.

“Hem zemin sofrasında Kerim-i Mutlak olan Rahman-ı Rahîm'in misafirlerine, rahmet tarafından ihzar edilen hadsiz taamların ayrı ayrı ve güzel kokularına ve muhtelif, süslü renklerine ve mütenevvi, hoş tatlarına ve her zîhayatın zevk u safasına yardım eden cihazlara bak, ikram ve kerimiyet-i Rabbaniyenin gayet şirin cemalini ve gayet tatlı güzelliğini gör.” (Şualar, Dördüncü Şua)

Diğer taraftan, bütün maddî rızıklar, insan için bir yönüyle de manevî rızık olurlar. Onların cansız, renksiz, kokusuz, tatsız elementlerden yaratıldıklarını, İlâhî bir terbiyeden geçerek insan için en güzel, en faydalı ve en lezzetli birer rızık haline geldiklerini düşünmesi, insanın kalbine ve ruhuna çok ehemmiyetli bir manevî rızık olur. Onu hem şükre, hem tefekküre davet eder.

1) bk. Şualar, Yedinci Şuâ.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 757
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...