"Gayet derecede san’atlı ve kıymettarlıkla beraber nihayet derecede bir mebzuliyet var. Ve herbir zîhayat fevkalâde mu’cizâne ve harika ve çok cihazatları bulunan birer makine-i acîbe olmakla beraber, sehâvet-i mutlaka içinde..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bütün mahlûkat, yaratılan her eşya hem çok kıymetli, hem çok fazla, hem çok ucuz hem de birbirinden farklı.
Mutlak; kayıtlı olmayan demektir. Allah’ın bütün sıfatları mutlaktır, yani onların icraatlarını kayıtlayacak, onlara engel olacak başka sıfatlar olduğu düşünülemez. Zira bütün kuvvet ve kudretler Allah’ın kudret sıfatının tecellileri, gölgeleri, işaretleridirler. Bunların tümü mahlûktur ve hiçbirinin İlâhî sıfatları kayıtlaması, icraatlarına engel olması düşünülemez.
Bir ağacın dallarında açan yüzlerce, binlerce çiçeğin çok kolay yapıldığını gözümüzle görüyoruz. O mutlak kudret, aynı kolaylıkla yeryüzündeki bütün yumurtalardan civcivler, balıklar, kuşlar çıkarır. Yine aynı kolaylıkla sayısız nutfelerden bütün hayvanların yavrularını yaratır.
Bu kadar geniş sahada, bu kadar eşyayı son derece sür’atle ve kolay yaratması, Cenab-ı Hakk’ın ilminin ve kudretinin sonsuzluğunu ilan ve ispat ediyor.
Bu mu’cize icraatlar, Allah’ın bütün sıfatlarının mutlak ve sonsuz olduğuna delalet ettiği halde, ilim sıfatının öncelikle nazara verilmesi, eşyanın yaratılışında önce ilim, sonra irade ve kudretin gelmesi cihetiyledir. Aynı hüküm bütün sıfatlar için de aynen geçerlidir.
Allah her şeyi sayısız, çok san’atlı, gayet güzel ve kusursuz olarak yaratıyor. İşinde mahir bir ustadan çok san’atlı ve güzel bir eser yapması istense, bu uzun zaman ve itina ister. Bir iki ayda yapılacak bir işin, bir iki saatte yapılması istenirse o eser san’atlı ve güzel olamaz. Bu durum, insanların aczinden ileri geliyor. Zıtların bir arada olması işleri zorlaştırır hatta imkânsız hale getirir. Çok çabuk, kolay ve itinasız yapılan bir eser çok basit ve san’atsız olur. Uzun zaman içinde ve çok itina ile yapılan eser ise gayet san’atlı ve harika olur. Bu, insanlar arasında esaslı bir kaidedir.
Üstad Hazretleri dutları misal olarak veriyor. Hangi dut tanesi acaba san’at ve kıymet bakımından diğerinden aşağı. Her bir dut tanesinin kıymeti bütün dutlara müsavidir. Allah bir dut tanesinin yaratılmasında da bütün dutların yaratılmasında da güneşi, bulutları, toprağı, suları ve sair mahlûkatı istihdam ediyor. Madem bir dut tanesi ile bütün dutların maliyeti ve kıymeti aynıdır, öyle ise bir duta insanlığın servetinin yetmemesi gerekiyor. Zira bir dut tanesinin teşekkülünde bütün kâinat bir fabrika gibi çalışıyor. İşte bütün nimetlerin ucuz ve masrafsız olmasının yegâne sebebi Allah’ın sonsuz kudreti, cûd ve keremidir. Yani o lütuf ve ikramı ile bize o kıymetli şeyleri ucuz ve masrafsız ikram ediyor, karşılığında yalnız şükür ve iman istiyor.
İnsanoğlu, çoğu zaman, her meyvenin ayrı bir mucize olduğunu düşünmek yerine onların fiyatıyla alâkadar olur. Düşünmez ki, aslında bu meyvelerin hiçbirine paha biçilemez. Bizim ödediğimiz para, o meyvelerin fiyatı değil, onlara verilen emeklerin ve onların bize ulaşması için yapılan hizmetlerin ücretleridir. Bahçıvanın emeğinden, nakliye ücretine, toptancının kârından manavın kârına kadar bütünü toplanıyor da o meyvenin fiyatı ortaya çıkıyor. Hakikatte biz o meyveleri bedava alıyoruz.
Bediüzzaman Hazretleri, bu hususa nazar-ı dikkatimizi şöyle çekiyor:
“Parasız aldığınız bu malları “İlâhî hazine”den almayıp birer birer esbaba yaptıracak olursanız, acaba bir nar tanesini ne kadar zamanlarda elde edip ne kadar pahalı alacaksınız? Çünkü o nar, bütün eşyayla alâkadardır. Az bir zamanda, az bir kıymetle husule gelmesi imkân haricidir.” (Mesnevî-i Nuriye)
Bu harika ve sayısız nimetlerin hakiki fiyatı ise, zikir, fikir ve şükürdür. Yani, o nimeti yerken besmele çekmek, sonunda Elhamdülillah demek ve ortada bu nimetleri tefekkür etmek.
Mebzul, yani çok ve kesretli olan bir şeyin, san’at değeri düşük, kıymeti az, fiyatı ucuz olur. Az ve nadir olan, kıymetli olur. Zira güzel ve san’atlı olmakla, hızlı ve san’atlı yapılmak birbirine zıttır. Bu ölçüler, hep beşeriyet için geçerlidir.
Hâlbuki gayet kolay ve çok çabuk yaratılan bütün bitki ve hayvanların hepsi mükemmel, hikmetli ve çok san’atlıdır. Ne gariptir ki, her taraf böyle mu’cize eserlerle donatıldığı halde, insanların ekserisi bunu görüp okuyamıyorlar.
Hayvan türleri hakkında üç milyon ile sekiz milyon arasında farklı rakamlar veriliyor. Biz en küçüğünü esas alalım. Bu kadar tür hayvanın bir yıldaki çoğalma miktarını düşünürsek akıl almaz derecede büyük bir rakamla karşılaşırız. Bir çift karasineğin bir baharda beş buçuk milyar olduğu söyleniyor.
Düşüncemizi bütün bitkiler âlemi, hatta cansız varlıklar için de sürdürdüğümüzde bu kâinatta bir anda birbirinden farklı sonsuz işlerin birlikte icra edildiğini hayretle görürüz. Allah’ın bütün yeryüzünde, sayısız olarak yarattığı her varlık çok kıymetli, gayet nizamlı ve fevkalade güzeldir. Allah kâinatta zıtları cem ederek iş görüyor ki, bu da ancak mutlak bir irade, sonsuz bir ilim ve nihayetsiz bir kudretle mümkündür.
Mesela, buğday türünün adedini ne insanlık sayabilir ne de bilgisayarlar. Bir şey ne kadar iç içe ve girift bir şekilde ise, karışıklık o nisbette şiddetli olur. Bunları tefrik etmek çok müşküldür. Yeryüzü bir tarla dört yüz bin tür olan bitki tohumları bu tarlaya atılan tohumlardır. Öyle ki bir türde milyonlar fertler bulunur. Bu trilyonlarca tür ve adetleri bir tarla olan zemin yüzünde birbirine karıştırmadan, birbirine engel teşkil ettirmeden mükemmel bir şekilde tefrik eden ve muhafaza eden Zât’ı görmemek, bilmemek cehaletin en eşneidir ve en çirkinidir.
Allah yine karışıklık ile temyiz gibi iki zıddı cem ederek eserindeki mucizeyi gösteriyor. İhtilat içinde imtiyaz ancak sonsuz kudretle olabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü