"Bütün mevcudatta görünen bütün hikmetler, o ilme işaret eder. Çünkü hikmetle iş görmek, ilimle olur. Hem bütün inayetler, tezyinatlar, o ilme işaret eder. İnayetkârane, lütufkârane iş gören, elbette bilir ve bilerek yapar." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bu konuda Üstad Hazretlerinin Mektubat’ta nazara verdiği şu hikmet dersini hatırlayalım:
"Sâni-i Zülcelâlin âlem-i ekberdeki san'atı o derece mânidardır ki, o san'at bir kitap suretinde tezahür edip, kâinatı bir kitab-ı kebir hükmüne getirdiğinden, akl-ı beşer, hakiki fenn-i hikmet kütüphanesini ondan aldı ve ona göre yazdı." (Mektubat, 20. Mektup, 2. Makam, Dördüncü Kelime)
Kâinat kudret kalemiyle yazılmış mana dolu bir kitap. İnsanoğlu bu ilim ve hikmet dolu kitabı bir derece olsun anlayabilmek için birçok ilim dalları teşekkül ettirmiş, her biri kâinatın bir yönünü inceliyor. Genlerden, hücrelerden, yıldızlara kadar her sahada yazılan bütün kitaplar Allah’ın sonuz ilminin tecellilerini ortaya koymaya çalışır.
Üstad Hazretleri bu ilim tecellilerinin çok önemli bir yönü olan inayet cihetine de dikkat çeker. Mesela, portakalı yaratan insanın C vitaminine olan ihtiyacını bilecek, güneşi yaratan insan gözünün ışık ihtiyacını bilecek, havayı yaratan ciğerlerimizin temiz hava ihtiyacını bilecektir. Her biri insanın ayrı bir ihtiyacını gören bu inayetleri ilimsiz, merhametsiz maddeye ve şuursuz, camid sebeplere vermek aklen mümkün değildir.
Bu derste, inayetlere dikkat çekilirken tezyinatlar da ayrıca nazara veriliyor. Yediğimiz bir meyvenin bütün faydaları aynen kalmakla birlikte, kendisi renksiz, şekilsiz, tatsız ve kokusuz da olabilirdi. O meyvenin böylece süslenmesi ruhumuzun hoşuna gittiğinden, bedenimize yapılan inayet yanında ruhumuza da hitap edilmiş oluyor. Bu ise bizim şükür vazifemizi bir kat daha artırıyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü