"Cenâb-ı Hak, insanlara cüz-ü ihtiyarî vermekle, onları âlem-i ef’âle masdar yaptı. O âlem-i ef’âli bir nizam altında almak üzere..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hülasa: Cenâb-ı Hak, insanlara cüz-ü ihtiyarî vermekle, onları âlem-i ef’âle masdar yaptı. O âlem-i ef’âli bir nizam altında almak üzere kelâmını, yani Kur’ân’ını da resul olarak o âlem-i ef’âle gönderdi. Binaenaleyh, tanzif ve tanzim için yapılan ilahi bir program, itirazlara mahal olamaz." (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, 26-27. Ayetin Tefsiri)
Buradaki masdar ifadesi bir fiili yaratmak ve icat etmek anlamında değil, iyi ile kötü arasında bir tercih yapmak seçimde bulunabilme yeteneğidir. İnsanı diğer mahlukattan ayıran ve üstün kılan en önemli özelliği iman ile küfür ve iyi ile kötü arasında seçim yapabilme özelliğidir. Fiil aleminden maksat iman ile küfür, iyi ile kötü, hayır ile şer arasında tercih yapma ve yapabilme aralığıdır.
Allah insana fiil aleminde seçim yapma hürriyeti vermekle kalmıyor, bu seçimi neye ve kime göre yapması gerektiğini ders vermek amacı ile dinleri ve peygamberleri gönderiyor. Şayet Allah dinleri göndermese insanı mesul ve sorumlu tutmaz. Evet, Kur’an insanın seçimlerini düzen altına alan insana nasıl hareket etmesi gerektiğini gösteren bir rehberdir. Ve insan bu rehbere uymakla mükelleftir uymazsa mesul olur:
"...Cenâb-ı Hak, verdiği cüz-ü ihtiyarî ile ef’âl-i ihtiyariye âlemini kesbiyle teşkil etmeye insanı mükellef kıldığı gibi,.." (bk. age. a.y. devamı)
Allah insana kabiliyet ve duygularını idare ve terbiye etme yetkisi ve genişliği vermiştir. Ama insanın yularını yani idaresini de şeriata tabi kılmıştır. Bu sebeple insan "ben hürüm ben özgürüm dilediğimi yaparım" diyemez şeriatın emir ve yasaklarına uymakla mükelleftir:
"Fakat o istidatların terbiyesini ve neticesini, cüz-ü ihtiyarînin eline vermiştir. O cüz-ü ihtiyarînin yuları da şeriatın, yani delâil-i nakliyenin eline verilmiştir..." (bk. age. a.y. devamı)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü