"Çok şeylerin asıl vücudu yakin iken, vehim onda tasarruf ederek, ta imkândan, imtina derecesine çıkarıyor." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Çok şeylerin asıl vücudu yakîn iken, vehim onda tasarruf ederek, ta imkândan, imtinâ derecesine çıkarıyor." (Muhakemat, Birinci Makale, Üçüncü Mesele)

Bu cümle, hakikat karşısında zayıf akılların nasıl aldatıldığını anlatıyor.

  • “Yakîn” = Bir şeyin kesin olarak var ve doğru olması,
  • “Vehim” = Mantıklı olmayan ama insanı etkileyen hayalî şüphe,
  • “İmkân” = Olabilir belki,
  • “İmtinâ” = İmkânsızlık, mümkün olmayış; olması mümkün değil.

Üstad diyor ki: Aslında birçok hakikat vardır ki aklen, kalben, mantıken yüzde yüz doğrudur (yakîn derecesindedir). Ama vehim araya girer, "Ya değilse?" der. “Ya yoksa?” der.
Sonra o sağlam hakikati bile “Belki vardır...” noktasına çeker. Sonra biraz daha kurcalar, sonunda: “Yok canım, hiç de mümkün değil bu!” dedirtir.

Bir şeyin varlığı hem makul hem kesin iken bazen vehim ve kuruntu devreye girerek, o kesin ve makul olan şeyi imkânsız bir şeymiş gibi gösterebilir.

Mesela, ayette geçen “kaf” harfi “sad” gibi bir harf olarak da zikredilmiş olabilir, bu caizdir. Kaf denilen şey dünyanın doğusunda değilde, belki ağzın batısında da olabilir, yani harfin ağızdan çıkış noktasına işaret ediyor. Şu ihtimalle delil yakiniyetten düşer. Yani “kaf” ayeti manası kesin ve muhkem bir ayet değil, tevil ve tabire açık müteşabih bir ayettir.

Yani Kaf dağı denilen bir şey ayetin kesin ve muhkem bir meselesi olmaktan çıkar, bu durumda “kaf” harfini Kaf dağına işaret eden kesin bir delil olarak görmek doğru olmaz. Bu, vehmin yakîn üzerindeki sinsi tasarrufudur.

Bu cümle, epistemoloji (bilgi teorisi) açısından mühim bir müdafaadır. Üstad burada, metafizik yakînin aklî değerini korur ve der ki: “Bir bilgi, ‘yakîn’ derecesinde ise, 'vehmî' ihtimallerle sarsılmaz.”

Ancak, insan zihninde vehim şöyle çalışır:

  1. Önce “yakîn” olan bir hakikate kuşku serperek onu "imkân" seviyesine indirir: “Belki öyledir.”
  2. Ardından kuşkuyu abartarak o hakikati imtina, yani imkânsız kategorisine iter: “Bu olamaz ya!” “Yok canım, bu çok iddialı!” Bu, Kur’ânî yakînin, modern şüphecilik karşısında nasıl savunulması gerektiğini gösterir.

“Eğer bir şeyin yakîni varsa, vehmin şüphesiyle sarsılmaz. Şeytanî vesveselere, vehmî ‘ya yoksa’lara kulak verme!” Bugün birçok insan Allah’ın varlığı, ahiretin hakikati, peygamberliğin zarureti gibi yakîn hakikatleri, vehimlerin vesveseleriyle sarsar hâle geldi.

Üstad bu cümlenin izahı olarak özetle der ki: “Yakîni bozan vehim, ilmi bir argüman olamaz. Hakikat, vehmin kurbanı olmaz!”

İlave bilgi için tıklayınız:

- Risalelerde geçen Kaf Dağı hakkında bilgi verir misiniz?

- Kaf dağı var mıdır, varsa nerededir? (Video: Prof. Dr. Ş.EREN)

- Muhâkemat Dersleri, Otuz Altıncı Bölüm (Video: Prof. Dr. Şener DİLEK)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 178
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...