"Dergâh-ı İlahiyeye giden" ubudiyet, tesbih, secde ve dua tabirlerini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Ubudiyet kulluk demektir. Üstad Hazretleri ubudiyetin esasının; “acz ve fakr ve kusur ve naksını bilmek” olduğunu beyan ediyor.
İşte kulluğun bu esaslarını düşünen insan ibadet yolunu tutar, sonsuz aczine medet eden, sonsuz ihtiyaçlarını rahmetiyle gören Rabbinin emirleri dairesinde bir hayat sürer.
Tesbihin en umumi manası “Cenab-ı Hakk’ı noksan sıfatlardan tenzih etmektir.” Dokuzuncu Söz’de tesbihe üç ayrı mana verilir. Şöyle ki;
"Rububiyetin kudsiyeti, paklığı dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp, istiğfar ile ve Rabbini bütün nekaisten pak ve müberra ve ehl-i dalâletin efkâr-ı batılasından münezzeh ve muallâ ve kâinatın bütün kusurâtından mukaddes ve muarra olduğunu, tesbih ile, Sübhanallah ile ilân etsin."
Secde; Allah’ın emirlerine boyun eğmenin en ileri derecesini temsil eder ve hadis-ı şerifte kulun Allah’a en yakın olduğu hâl olarak ifade edilir.
Dua; istemek demektir. Bunun en ileri derecesi müminlerin kavlen yaptıkları malum duadır. Üstad Hazretleri mahlukatın “istidat lisanıyla, ihtiyaç-ı fıtrî lisaniyle ve ızdırar lisanıyla” da dua ettiklerini kaydeder.
Nur Külliyatı’nda mahlukatın kendilerine verilen vazifeleri yerine getirmekle “vezaif-i eşya suretinde ubudiyetleri” olduğu ifade edilmiştir. Buna göre sadece yerde ve gökte bulunan canlı varlıklar değil, bütün eşya daimî bir ubudiyet üzeredirler. Güneş'in ışık saçması onun ibadeti olduğu gibi, dünyanın da yörüngesinde muntazam dönmesi onun ibadetidir. Gözün görmesi, kulağın işitmesi, kalbin çalışması ve bütün hücrelerin kendi vazifelerini yapmaları onların ibadetleridir. Buna göre, inanmayan bir insanın da bütün organları o asi kula rağmen ibadetlerini yaparlar.
Bununla birlikte “göklerde ve yerde ibadet edenler” denilince evvela yerde bu vazifeyi ifa eden müminler ve semada daimî bir ibadet üzere bulunan melekler âlemi hatıra gelir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü