"Hususan dua külliyet kesbederek devam etse; netice vermesi galibdir, belki daimidir." Duanın külliyet kesbetmesi ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
“Hususan dua külliyet kesbederek devam etse; netice vermesi galibdir, belki daimidir.”(1)
Duanın külliyet kesbetmesi farklı şekillerde izah edilebilir.
Evvela: "Bütün kainatın dualarını kendi duan içine al. Bir abd-i külli bir vekil-i umumi gibi اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ de.”(2)
Bütün mahlûkatın istidat lisanı ile ihtiyac-ı fıtrî dili ve ızdırar lisanıyla etmiş oldukları duaları niyetimizle, imanımızla, düşüncemizle, hayalimizle Cenab-ı Hakk'ın dergâhına takdim edebiliriz. İnsan bu ubudiyete kabiliyetli ve liyakatlı olarak yaratılmıştır. Nasılki bir bölüğün bütün hizmetlerini tabur komutanına takdim etme hakkına, liyakatine bölük komutanı layıksa aynen öyle de; mahlûkatın en eşrefi, bütün mahlûkatın halifesi olmaya istidatlı olan ve mahlûkata zabitlik yapan insan, duasında mümessili olduğu bütün mevcudatın dualarını kendi duası içine katıp kendi namına Cenab-ı Hakk'ın dergâhına arz edebilir.
"Bütün mahlûkatın hayatlarıyla sana takdim ettikleri hediye-i ubûdiyetlerini, ben kendi hesabıma umumunu” sana takdim ediyorum" diyebilir.
Her gün beş vakit namazda okuduğumuz “Ettehiyyâtu” duası ile bütün mahlûkatın ibadetlerini kendi namımıza Allah’a takdim ediyoruz.
Tahiyye, lügat mânasıyla “hayır dua etme”, “malikiyet” gibi mânalara gelir. Bu ifade, namazda lügat mânasıyla değil, ıstılahî olarak “hediye-i ubûdiyet” mânâsında istimal edilmektedir.
Allah Resulü (asm.) mi’racda, Cenâb-ı Hakk’a selâm makamında “Ettehiyyâtülillâh” demekle, bütün mahlûkatın ibadetlerini, tesbihlerini, hamd ve senalarını, kâinat şeceresinin en mükemmel meyvesi olarak, kendi namına Allah’a takdim etmiştir.
İnsan, küllî istidadı, harika cihazları ve mükemmel duygularıyla, bütün kâinatı kucaklayacak bir mahiyettedir. Aynı zamanda insan, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarına en cami’ bir aynadır. Bu yüzden kâinat ve mevcudatın halifesi ve kumandanı hükmündedir.
İnsan, bütün mahlûkata vekâlet edip, bütün kâinatın lisan-ı hal ve lisan-ı kal ile yaptıkları ibadetlerini ve tesbihlerini Rabbine takdim edecek kumandan hükmündedir.
Saniyen: Külliyet mânasını; Kur’an’da ve hadislerde geçen tesirli dualar olarak da anlayabiliriz. Hatta evliya-yı azimenin yapmış oldukları dualar da buna dâhil edilebilir. Çünki; bir insanın gayesi, niyeti, kabiliyeti, arzusu; cüz’î ve sınırlı olabilir. O nisbette arzularını Cenab-ı Hakk'a takdim eder. Fakat Kur’an’da Cenab-ı Hakk'ın bize bilidirdiği ve bir kısım peygamberlerin necatına vesile olan dualar İlm-i Muhitten geldiği için elbette daha küllîdir. Aynen onun gibi Üstad-ı Ezelisinden ders alıp sonra ders veren Peygamber Efendimiz (a.s.m)'in bize tavsiye etmiş olduğu dualar ve yerde iken arş-ı a’zamı temaşa eden Şah-ı Geylanî gibi zâtların duaları daha küllî olacaktır. Biz de bu müstecab duaları Cenab-ı Hakk'ın dergâhına arzederek duada külliyet kesbedebiliriz.
Salisen: Ayrıca külliyet mânası devam şeklinde de anlaşılabilir. Zira “Duanın şe’ni terdat ile takrirdir.“ Dergâh-ı Kadi-ul Hacatı ne derece ısrarla ve tekrarla çalarsak, kapılar açılır, dualara icabet edilir. Üstad Hazretleri, Resul-i Ekrem (asm)’in saadet-i ebediye hakkındaki duasının kabulünün sebebi olarak “bu kadar külliyet ve vüs’at ve devam kesbedip” diye tarif ediyor.
Bilindiği gibi "ferd" denilince cüz’î, cemaat denildiğinde ise "küllî" bir mâna hatıra gelir. Küllî bir şahs-ı manevîdir, cüz’ ise onun bir ferdidir.
Mesela, “insan” küllî bir mânadır ve bütün insanları içine alır, Ahmet ise onun bir cüz’î ferdidir.
Buna göre duanın külliyet kesbetmesini İlahî Ferman'da geçen şu duada görmek mümkündür:
“Yarabbi! Beni, ana ve babamı ve bütün müminleri mağfiret eyle (bağışla).”(İbrahim, 14/41)
Bu duada insan önce kendi mağfiretini dilemiş, sonra ana babasını, daha sonra ise bütün mü’minleri duasına dâhil etmiş, böylece duası külliyet kesb etmiştir.
Külliyetin bir başka mânası da şudur: İnsan, kendisine verilen maddî ve manevî bütün cihazlarını, yaratılış gayelerine uygun şekilde kullanmakla küllî bir ubudiyet yapmış olur. Küllî ubudiyet yapabilen kişilerin duaları da bu külliyetten nasiplenirler.
Duanın devam etmesine gelince, bir isteği sürekli olarak tekrarlamak ona verilen ehemmiyetin ifadesidir. Her namazda Fatiha suresini okumakla sırat-ı müstakim üzere yaşamayı, azgın ve sapık kişilerden olmamayı Rabbimizden niyaz ederiz.
Dipnotlar:
(1) bk. Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup Birinci Zeyli.
(2) bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü