Dokuzuncu Şuâ'da zikredilen ayetlerin, meal ve izahları hususunda kısaca bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Söz konusu ayetler Rûm Sûresinin 17-27 ayetleridir. Tefsir kitaplarında bu ayetlerin geniş izahları yapılmıştır. Biz sadece haşirle alâkalı bu ayetlerden kısaca söz etmekle iktifa edeceğiz.
”Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.” (Rum Suresi, 30/17)
Dokuzuncu Söz'de akşam namazının vaktinin ölümü ve kıyameti, ertesi sabahın ise yeniden dirilmeyi hatırlattığı nazara verilir. Bizi akşama erdiren öldürecek, sabaha kavuşturan diriltecektir.
“Göklerde ve yerde olanların hamd ve senâsı Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine erişince de Allah’a hamd edin (Onu tesbih edip namaz kılın).” (Rum Suresi, 30/18)
“Ölüden diriyi, diriden ölüyü O çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü O diriltir. Siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.” (Rum Suresi, 30/19)
Ölüden diri, diriden ölü çıkarmanın gözümüz önündeki en açık bir misali yumurtadan tavuğun, tavuktan da yumurtanın çıkmasıdır. Görmeyen, işitmeyen, yürümeyen, acıkmayan, sevmeyen, korkmayan bir yumurtadan, bütün bu hususiyetlere sahip bir civcivin yaratılması, ölüden dirinin çıkmasıdır. O civcivin belli bir süre sonra yumurta vermesi ise, diriden ölünün çıkmasıdır. Böyle sonsuz denecek kadar çok misallerle çepeçevre kuşatılan insan, öldükten sonra dirilmeyi nasıl inkâr edebilir?!
Elementlerin hepsi cansız, hepsi ölü oldukları gibi, onlardan yaratılan şu kâinat fabrikası da ölüdür. O ölü fabrikadan, önce yarı canlı olan bitkiler, daha sonra hayvanlar ve en sonunda da insan yaratılmıştır. Bu varlıklar da öldüklerinde yine elementlere dönüşecekler ve dirilerden yine ölüler çıkmış olacaktır.
“Yine Onun âyetlerindendir ki, sizi topraktan yaratmıştır; sonra siz birer insan olarak yeryüzüne yayılırsınız.” (Rum Suresi, 30/20)
Dünün toprağı (suyu ve diğer elementleri) bugün insan olmuş da yeryüzünü dolaşıyor. Bu açık mu’cizeyi bizzat yaşayan insan, yeniden yaratılmayı nasıl inkâr edebilir?
“Yine Onun âyetlerindendir ki, size hemcinslerinizden kendilerine ısınacağınız eşler yaratmış, aranıza muhabbet ve merhamet vermiştir. Düşünen bir topluluk için elbette bunda Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine deliller vardır.”
“Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da yine Onun âyetlerindendir. İlim sahipleri için elbette bunda deliller vardır.”
“Gece ve gündüzde uyumanız ve Onun lütfundan rızık aramanız da yine Onun âyetlerindendir. Kulak veren bir topluluk için bunda elbette deliller vardır.” (Rum Suresi, 30/21-23)
Dinlenmek için uyku, çalışmak için uyanmak gerekiyor. Uykuyu ve uyanmayı kim yaratıyor ve ihsan ediyorsa, ölümü ve dirilmeyi de o yaratır. Uyanınca Allah’ın lütfuyla rızık arayan insanlar, dirilişi takip eden cennet hayatında da yine O’nun ihsanıyla rızıklanacak ve cennetin diğer lezzetlerini tadacaklardır.
“Yine Onun âyetlerindendir ki, size korku ve ümit vermek için şimşeği gösterir, gökten bir su indirir ve ölümünden sonra yeryüzünü onunla diriltir. Akıl sahibi bir topluluk için elbette bunda deliller vardır.” (Rum Suresi, 30/24)
Mahşerde önce korku Hakim olur, sonra mizanda ve şefaat faslında ümit tezahür eder. Sonra İlâhî rahmet ve mağfiret iner de kurumuş toprak gibi yardım bekleyen nice mü’minler, o rahmet ve mağfiretle cennette ebedî saadete ererler.
“Yine Onun âyetlerindendir ki, gök ve yer O’nun emriyle ayakta durur. Sonra O sizi bir emirle çağırdığında derhal kabirlerinizden çıkarsınız.” (Rum Suresi, 30/25)
Gökleri ve yeri ayakta durduran Allah, insanı da bir ömür boyu yine kudretiyle ayakta durdurmuş, ölüm hâdisesiyle ruhu bedeninden ayrılan insanın cesedi de dağılmaya terkedilmiştir. Ta ki, yeniden diriliş ile beka âlemine münasip bir bedene kavuşsun. Göklerin ve yerlerin Hâkim’inin diriliş emrine insan da itaat edecek ve derhal “ceset libasını giyerek” mahşer meydanına çıkacaktır.
“Göklerde ve yerde kim varsa Onundur; hepsi de Ona boyun eğer.” (Rum Suresi, 30/26)
İnsanın bu emre boyun eğmemesi ve dirilmemesi düşünülemez.
“Mahlûkatı önce yaratan, sonra tekrar diriltecek olan O’dur; bu ise O’nun için daha kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfatlar O’nundur. O Azîzdir (izzet sahibidir, kudreti her şeye galiptir); Hakîm’dir (her şeyi hikmetle yapar.)” (Rum Suresi, 30/27)
Bu konu Nur Risalelerinde geniş mânada ele alınmıştır. Bunlardan birinde insanın ilk yaratılışı, hiçten yeniden bir ordu kurmaya benzetilmiş, ölümden sonra ikinci yaratılışı ise istirahat için dağılan bir ordunun bir boru sesiyle yeniden toplanmasına benzetilerek, bu ikinci içtimanın birinciden daha kolay olduğu nazara verilmekle bu ayetin harika bir tefsiri yapılmıştır.
Ruh zaten emir âlemindendir, şuurlu ve haricî vücut sahibi bir kanundur, bu âlemin maddî yapısıyla bir alâkası yoktur ve bakidir. Ölme ve dağılma ancak beden için söz konusudur. Bedeni teşkil eden zerreler de yoktan yaratılmışlardır. Bunu düşünürken, âlemin ilk yaratılış dönemine gitmeye gerek yoktur.
Dünya güneşten kopmuş bir ateş parçası iken, bir hidrojen yığını olan o ateşte bugün bize hizmet eden elementlerin bulunmadığı fennen de sabittir. Bu elementleri yeniden yaratan ve bedenlerde tavzif eden kudret, aynı vazifelendirmeyi diriliş hâdisesinde de yapar ve yapacaktır. Bunun birinciden daha kolay olması, diriliş mu’cizesini bizim daha kolay anlamamız içindir. Allah için her iki yaratma arasında bir zorluk- kolaylık farkı söz konusu değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü