"Elhamdülillâh şer’an demesi ve mânâsı da, ezelden ebede kadar bir hadsiz geniş hamd ve şükrü ifade etmesi,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, her mü'min, namazlardan sonra, her gün hiç olmazsa yüz elliden ziyade elhamdülillâh, elhamdülillâh şer'an demesi ve mânâsı da, ezelden ebede kadar bir hadsiz geniş hamd ve şükrü ifade etmesi, ancak ve ancak saadet-i ebediyenin ve cennetin peşin bir fiyatı ve muaccel bir pahasıdır. Ve dünyanın kısa ve fâni elemlerle âlûde olan nimetlerine münhasır olmaz ve mahsus değil; ve onlara da, ebedî nimetlere vesile olmaları cihetiyle bakar, şükreder."(1)
“Elhamdülillah” kelimesinde niyet olarak sonsuz bir hamd ve şükür mânası vardır. Sonsuz hamd ve şükür ise, şu dünyanın kısa ve fani nimetlerine göre çok fazla bir fiyat ve kıymettir. Öyle ise bu sonsuz şükür ve hamd mânası ve bunun emredilmesi, sadece dünyaya ve onun fani nimetlerine karşılık değil, cennet ve ahireti de içine alan sonsuz bir nimet yelpazesine bakıyor ve ona matuf bir ameldir. Yoksa sadece dünyaya münhasır olsa, sonsuz şükür çok gelir. Bu da bize ahiretin varlığını ispat edip gösteriyor.
Dünyada iken, şükrümüzü peşinen namazlarımızda ifa etmiş oluyoruz ki, bu da cennetin peşin bir fiyatı olmuş oluyor. Peşinen teşekkür etmemiz de cennetin varlığına işaret eden bir levha oluyor. Teşekkürün olup da teşekküre mevzu olan cennetin olmaması kabil değildir. Öyle ise bizim namazlarımızdaki sonsuz şükür mânası, cennete uzanan ya da cennete götüren bir ip, bir yol gibidir.
“Ezelden ebede kadar her kimden her kime karşı gelen ve gelecek medh ü senâ O’na aittir. Çünkü sebeb-i medih olan nimet ve ihsan ve kemâl ve cemâl ve medar-ı hamd olan her şey O’nundur, O’na aittir.” (20. Mektub)
Güneşin aynadaki ışığına o ayna sahip çıkamayacağı gibi, bütün bu tecelliler de ancak Allah’ın esmâ ve sıfatlarının güzelliklerinden ve kemalinden haber verirler. O halde, medih ve senalar aynalara değil, Allah’ın esmâ ve sıfatlarına yapılacaktır.
Aynalara yapılan medih ve senalar, ister şuurlu olarak ister şuursuzca yapılsınlar, hepsi o aynaların yaratıcısına aittir. Bunu bilen insanlar mü’min ve arif olurlar, aksi halde cahil ve münkir kalırlar. Her iki halde de kazanan ve kaybeden insanın kendisidir. Allah’ın sonsuz kemâl ve cemâli insanların hamd etmesiyle ziyadeleşmediği gibi, inkârlarıyla da noksanlaşmaz.
İnsanların eliyle sergilenen güzel ve mükemmel eserler de yine Allah’ın ihsanıdır, esmâsının tecellileridir. Arıyı bala, ağacı meyveye sebep kılan Allah, bir takım ihsanlarına da ilim adamlarını sebep kılmıştır. Onlara da gerekli medih ve sena zaten yapılmaktadır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, o takdire şayan insanlar yaptıkları keşifleri, Allah’ın kendilerine ihsan ettiği bütün maddî ve manevî cihazların muntazam çalışmasıyla, ayrıca güneşinden toprağına, havasından suyuna kadar sayılmayacak kadar çok şeyin onlara yardım etmeleriyle gerçekleştirmişlerdir. Bunların tamamı Allah’ın mülküdür. O insanların yaptığı tek şey bu İlâhî ihsanları ve imkânları doğru kullanmalarıdır.
(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, Sekizinci Mes'elenin Bir Hülasası.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar