"Esbabın içtimaı, müsebbebin icadına bir duadır." Tüm sebepler mevcut olmasına rağmen, neticenin yine de elde edilemediği duruma misaller verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem şu istidat lisanıyla dua nevinden birisi de şudur ki:
Esbabın içtimaı, müsebbebin icadına bir duadır. Yani, esbab bir vaziyet alır ki, o vaziyet bir lisan-ı hal hükmüne geçer ve müsebbebi, Kadîr-i Zülcelâlden dua eder, isterler. Mesela su, hararet, toprak, ziya, bir çekirdek etrafında bir vaziyet alarak, o vaziyet bir lisan-ı duadır ki, 'Bu çekirdeği ağaç yap, yâ Hâlıkımız.' derler. Çünkü o mu’cize-i harika-i kudret olan ağaç, o şuursuz, câmid, basit maddelere havale edilmez, havalesi muhaldir. Demek, içtima-ı esbab bir nevi duadır." (Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup'un Birinci Zeyli.)
Mesela, bir kişi çok zekidir, çok çalışkandır, çok fırsatlar eline geçer, ama zengin olamaz; bunu etrafımızda çoklukla görürüz. Bir öğrenci çok çalışır imtihan için bütün sebeplere müracaat eder, ama imtihan günü kader önüne bir engel çıkarır o da imtihanda başarılı olmaz. Sebeplerin bir araya gelmesi mutlak neticeye götürmez.
Hatta İmam-ı Gazzali Hazretleri "illiyetin mecburiliği" esasını tamamen reddediyor. İlliyet, sebep ile netice arasındaki münasebete veya her hadisenin bir sebebi olduğunu ileri süren felsefî nazariyeye verilen isimdir.
"İlliyet nazariyesi" belli sebeplerin, belli neticeler doğuracağını ve neticelerin kendilerini meydana getiren sebeplerle açıklanabileceğini ileri sürmektedir. Bu nazariyede en mühim husus, sebebin neticeyi meydana getirmesi düşüncesidir. Sebepler yalnızca neticelerle birlikte bulunmayıp, kendilerinde bulunan fıtrî güç ve kabiliyetle neticeleri meydana getirmektedirler.
İmam-ı Gazzalî Hazretleri varlık sahasında biri diğerinden tamamen farklı olan iki şeyden birinin varlığının, diğerinin varlığını, yokluğu da diğerinin yokluğunu gerektireceği iddiasının felsefenin bir safsatası olduğunu ve bunun aksini iddia etmenin mantıkî olarak imkânsızlığa yol açmayacağını göstermeye çalışmıştır.
İmam-ı Gazzali Hazretleri, filozofların "mecburî sebeplilik" konusundaki düşüncelerini, "Tehafütü'l Felasife" adlı eserinde şöyle tenkid etmiştir:
“Alışkanlık eseri sebep diye inanılan şeyle, sonuç diye inanılan şey arasındaki birliktelik bizce zorunlu değildir. Bilâkis ikisi birbirinden farklı şeylerdir. Birinin kabul edilmesi (isnat) diğerinin kabul edilmesini gerektirmediği gibi, birinin reddi (nefy) de diğerinin reddedilmesini gerektirmez. Yine birinin varlığı için, diğerinin varlığı zorunlu olmadığı gibi, birinin yokluğu diğerinin yokluğu için zorunlu değildir."
"Örneğin; susuzluğu gidermek ve su içmek, doymak ve yemek, yanmak ve ateşle temas, aydınlık ve güneşin doğması, ölüm ve boynun kesilmesi, iyileşme ve ilaç alma, müshil hapı içime ve ishal olma gibi birlikteliklerle, buna benzer tıpta, astrolojide, sanatlarda ve değişik mesleklerdeki gözleme dayalı birlikteliklerde, zorunlu bir ilişki söz konusu değildir. Bu olguların birlikteliği, Allah'ın önceden takdir ettiği şekilde, bunları birbiri ardınca yaratması nedeniyledir." (bk. İmam Gazali, Tehafütü'l-Felasife.)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar