"Evet, tabiatın perdesiyle Allah'ın nurunu görmeyen insan, her şeye bir uluhiyet verip kendi başına musallat eder." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Külliyat’ta perde kelimesi iki ayrı manasıyla harika bir şekilde işlenmiştir. Biri “tenteneli bir perde”, diğeri “sinema perdeleri”.
Sebeplerin “tenteneli bir perde” olduğu, yani az bir dikkatle arkasındaki hakikatin görülebileceği ifade edilir. Bir meyve ağacı tenteneli bir perdedir. Ağacın bizi tanımadığı, ihtiyacımızı ve damak zevkimizi bilmediği, ayrıca o meyveyi kendi iradesiyle yapmadığı düşünüldüğünde bu tenteneli perde arkasında Allah’ın Rezzâk, Kerîm, Latîf isimleri görülür.
Yine Nurlarda cemal-i manevi ifadesi geçer. Esma-i hüsnanın hepsi manevi bir güzelliğe sahiptir. Ancak, esmanın hepsi gizlidirler, yani göz ile görünmezler. Onların güzelliği ancak tecellilerinin güzelliğinde okunur. Misalimizden hareket edersek, bir meyve bir sinema perdesi gibidir, ona bakanlar o perde üzerinde Allah’ın Rezzâk, Kerîm, Latîf isimlerinin tecellisini seyrederler.
İşte tabiat perdesinde Allah’ın esma ve sıfat tecellilerini okuyamayan insanlar için tabiat tenteneli bir perde olmaktan çıkar, hakikatleri görmeye mâni kalın bir perde olur. Nitekim Üstad Hazretleri gaflet için de “hicab, perde” tabirlerini kullanır.
Tabiatı seven, ondan istifade eden, ondaki kemale hayran olan insan Allah’a şükür ve hamd etmediği takdirde tabiata hayran olacak, onu medih ve sena edecek, ona bağlanacaktır. Bu ise tabiata bir nevi uluhiyet vermek demektir. Bu telakki insanı dünyada sahipsiz ve hamisiz bıraktığı gibi, ahirette de azaba müstehak kılmakla onun başına bir bela olur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü