"Ey insan! Sen, nebati cismaniyetin cihetiyle ve hayvani nefsin itibarıyla sağir bir cüz, hakir bir cüz’î, fakir bir mahluk, zayıf bir hayvansın..." ifadesini izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“Evet, ey insan! Sen, nebati cismaniyetin cihetiyle ve hayvani nefsin itibarıyla sağir bir cüz, hakir bir cüz'î, fakir bir mahluk, zayıf bir hayvansın ki, bütün dehşetli mevcudat-ı seyyalenin dalgaları içinde çalkanıp gidiyorsun."

"Fakat muhabbet-i İlahiyenin ziyasını tazammun eden imanın nuruyla münevver olan İslamiyetin terbiyesiyle tekemmül edip, insaniyet cihetinde, abdiyetin içinde bir sultansın ve cüz'iyetin içinde bir küllisin; küçüklüğün içinde bir âlemsin ve hakaretin içinde öyle makamın büyük ve daire-i nezaretin geniş bir nazırsın ki, diyebilirsin: 'Benim Rabb-i Rahîmim dünyayı bana bir hane yaptı. Ay ve Güneş'i o haneme bir lamba ve baharı, bir deste gül ve yazı, bir sofra-i nimet ve hayvanı bana hizmetkâr yaptı. Ve nebatatı o hanemin ziynetli levazımatı yapmıştır."(1)

İnsanda hem nebati, hem hayvani, hem insani hem de meleklere ait özellikler beraberce bulunuyor. İnsan bu yönü ile kâinatın küçük bir misali gibidir.

Mesela, insanın nebati ciheti yani bitkilerle ortak yönü, ana rahmine bir tohum gibi atılıp, o âlemde büyüyüp dünyaya gelmesi, dünyada da büyümesini sürdürmesidir.

Hayvani ciheti, yemesi, içmesi, görmesi, işitmesi, yürümesi ve çoğalması gibi hayvanlarla ortak yönleridir.

İnsani ciheti ise, akıl sahibi olması, delillerden hükümler çıkarması, mazi ve müstakbeli bilmesi gibi düşünceye dayanan fonksiyonlarıdır. Bu aklı yerinde kullanarak kendisini ve bütün âlemleri yaratan Rabbine iman etmesi ise onun imani cihetidir.

İnsan imani ve meleklere benzeyen cihetlerini işletmez, sadece nebati ve hayvani yönlerine odaklanıp öylece yaşarsa, insan olma vasfından çıkıp nebati ve hayvani bir vaziyete girer.

Yani insan iman ve ibadeti terk ettiğinde, nebati cismaniyetin cihetiyle ve hayvani nefsin itibarıyla sağir bir cüz, hakir bir cüz'î, fakir bir mahluk, zayıf bir hayvan seviyesinde kalıyor. İnsanı kâinata halife ve sultan yapan cihet, insani ve imani cihetleri işletmesi ve Allah’a kul olması ile mümkündür.

Allah’ı iman ile tanımayan bir adam hakir bir nokta, fakir ve çaresiz bir mahluk, zayıf ve zavallı bir hayvandan ibarettir. Ama iman edip ibadetle Allah’a kendini sevdirdiğinde, kâinatın halifesi ve sultanı makamına çıkıyor.

İmani tabaka, insanın Allah’a olan kulluk tabakasıdır. İnsan bu tabakada iman ve ibadet vasıtası ile diğer bütün tabakaların üstünde bir mevkidedir. Âlemi alabildiğine geniştir. Genişlik noktasından sırası ile nebati tabaka en dar dairedir, imani tabaka ise geniş tabakadır. İnsan bu tabakada ne kadar terakki ve tekemmül ederse, o nispette inbisat edip genişler.

İnsan iman ve ibadeti terk ettiğinde, dar olan nebati ve hayvani dairelerin içinde sıkışıp kalır ve neticesinde hakir basit ve zayıf bir hayvan hükmüne girer.

1) bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 1.251
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...