"Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden Saidler, Hamzalar, Ömerler." İzah eder misiniz?
- Üstad hazretleri üç yüz sene sonra diyerek hangi zamanı kastetmiştir?
- Bu söz ne zaman söylenmiştir; hicri takvime göre mi, yoksa miladi takvime göre mi?
Değerli Kardeşimiz;
Bu ifade Münazarat isimli risalede geçmesi hasebiyle 1911-1912 yıllarında yazıldığı anlaşılır. Dolayısıyla hicri takvime göre 1327 yıllarına karşılık geliyor. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin burada kastettiği mana, hicri takvime göre XIII. asırdan sonra gelecek kişilerin Risale-i Nurlara talebe olacaklarıdır. Yani kendi zamanındaki insanların risaleleri veya kendisini dinlememesi neticesinde, Bediüzzaman Hazretleri yüzünü sonraki asır olan XIV. asra çeviriyor ve bu ifadeleri sarf ediyor. Bundan dolayı burada verilen tarih, hicri takvime göredir.
Üstadımız burada "Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş" ifadesiyle bunu net bir şekilde 1300'den sonraki asır olan 1400-1500 yıllarını kastetmektedir. Zaten ahir zamandan haber veren meşhur hadisin yorumunu yaparken 1506'ya kadar İslami cephenin galibane hüküm süreceğini ifade eder.
Yüksek asırdan da maksadı şu şekilde izah etmek mümkündür:
Bu asırda, Meşrytiyet ve cumhuriyetle sistem düzene girecek, Risale-i Nurlar yazılacak ve yayılacak, sair İslami cemaatler de asrın idrakine uygun hareket edecek, artık Müslümanlar yavaş yavaş toparlanmaya başlayacak, birlik ve beraberliklerini temin edecek, teknolojiyi güzel kullanıp İslam'a hadim edecek, Hristiyan ruhaniler de Kur'anı ve Peygamberimizi (asm) tanıyacak ve kabul edecek, Müslümanlarla el ele verip dinsizliğin mağlubiyetine sebep olacaklar.
"Sakitane Nur'un sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafiyy-i gaybi ile bizi temaşa eden" Burada istikbalde gelecek olan sağlam imanlı ve düşünceli insanlara hitab var. Bunlar daha istikbalin dağlarında bulunduğundan ancak bu şekilde gaybi ve hafi bir edayla görüşebiliyoruz deniliyor. Yani, Üstad zamanındaki ruhlar aleminde bulunan istikbalin Nur Talebelerine böyle bir tarzla hitab etmektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Emirdağ Lâhikası-II' de 82.Mektupta geçen yukardaki üstadımızın paragrafında geçen ""Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş" ifadesi Külliyat'ta şu şekilde geçmektedir ""Ey yüzden tâ üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş". Ayrıca aynı mektubun devamında "Ey üç yüz sene sonra gelenler! Şu kalenin başında bir Medrese-i Nûriye çiçeğini yapınız! " ifadesi bir çok risale-i Nur sitesinde geçmektedir bu ifadeninde doğrusu şudur "Ey yüz sene sonra gelenler! Şu kalenin başında bir Medrese-i Nûriye çiçeğini yapınız! ".
Bediüzzaman 300 sene sonra gelecek nesli atiye seslenir. Kastamonu lahikasında da kıyametin 1545 te yani miladi 2120 de kopacağını isaret eder. "Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sakitane Nur'un sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temaşa eden Saidler, Hamzalar, Ömerler, Osmanlar, Tahirler, Yûsuflar, Ahmedler, vesaireler!.. Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, "Sadakte" deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum.Nurcular kıyamet tarihinin 300 sene ile uyumsuz görünme meselesini yanlıs veya eksik yorumladılar. Kimisi kesreti ifade etmek icin demis diyor, kimisi tekellüflü izah yapıyor. Hata etti de diyemiyorlar. Evet üstad hatalı veya eksik degildi. Biz dogru anlayabilmekte aciziz.
ustada gore gecmis ve gelecek nedir?
Evvelâ: Ebnâ-yı maziden muradım, İslâmların gayrısından onuncu asırdan evvel olan kurûn-u vusta ve ûlâdır. Amma millet-i İslâm, üç yüz seneye kadar mümtaz ve serfiraz ve beş yüz seneye kadar filcümle mazhar-ı kemaldir. Beşinci asırdan on ikinci asra kadar ben maziyle tabir ederim, ondan sonra müstakbel derim. (Tenvir Mobil - Muhakemât)
Hz. Mehdi asrı saadete benzer modeli ahir zamanda ihya edecek. Bediuzzaman ummetin bir cok zamanını gaflet asırlarını zamandan saymıyor
Hakiki zaman nubuvvetle baslar
5.halifede duraklar
Bediuzzaman bu modelin temsilcisi ve devamıdır.Bu cihetle 5.halifenin biraktigi yerden Asrı saadet modeline benzer davanın devami Hz. Mehdiyle surecektir. Halife olarak yorumlanmamalı. Meslek olarak devamidir
Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın altı aylık hilâfetiyle beraber Risale-i Nur’un Cevşenü’l-Kebîrden ve Celcelûtiyeden aldığı bir kuvvet ve feyizle vazife-i hilâfetin en ehemmiyetlisi olan neşr-i hakaik-i imaniye noktasında Hazret-i Hasan Radıyallahu Anhın kısacık müddetini uzun bir zamana çevirerek tam beşinci halife nazarıyla bakabiliriz.
Üstad sadece islamin hakim oldugu donemleri gercek zaman olarak kabul eder. Batılla kufurle ve gafletle gecen zamanları zamandan saymaz. 300 sene sonra gelecek olan.... derken bu zamana ilave edersek biz hata ederiz. Hakimiyet yıllarinin toplamina ilave edilmesi dogru olandir. Ustad hakimiyet yillarindan sonrasini gelecek diye tabir ederim diyor. 500 yil + (1923-1299=624 yil ) = 1124 yil toplam hakimiyet yilina 300 sene ilave edilince 1424 olur. Biz simdi hicri 1440 tayiz. Dolayısıyla 300 sene sonraki tarih 1440-1424= 16-17 yıl oncemize yani istibdatın bitmeye basladigi ve Müslümanların yeni doneme girdigi 2002 li zamanlara denk geliyor. Bediuzzaman siyasi halife olarak degil asri saadetin 5.Halifeden sonra asri saadetin temsilcisi davanın devamı olarak imamıdır. Yüksek asrın arkasında gizlenmis cumlesi ile 2002 yani 21.yuzyilin tamda bası olmasına denk gelmis. Milenyum asrına yuksek asir demis. Suphanallah
Geçen birisine şu yeri okudum. Dinleyen kişi de "Neden sadece hitap ettikleri erkek isimleri?" dedi.. Mesela bu kişilere ek olarak; neden "Aișeler, Fatmalar, Zehra lar, Zeynebler ve saireler" yok.. Bu hususu izah edebilir misiniz?
Söz sanatında buna tegallüb deniliyor. Mesela İsrailiyat denildiğinde hem Tevrat hem İncil kaynak olarak akla gelir ama kaynak olma noktasından Tevrat İncile göre daha ağırlıklı ve daha galip olduğu için onun ismi yani İsrailiyat şeklinde ifade ediliyor.
Said'ler, Hamza'lar, Ömer'ler, Osman'lar, Tahir'ler, Yusuf'lar, Ahmed'ler vesaireler! ifadesinde de benzer bir tegallüb sanatı bulunuyor. Risale-i Nur şakirtlerinde erkekler kadınlardan fazla olduğu için erkekler temsilen ve tegallüben ifade ediliyor. Yoksa kadın hiç nazara alınmıyor değil.