"İşte ben de sizinle konuşmayacağım, şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki insanlarla konuşacağım..." Üstad geniş daire vazifelileri olan şahs-ı maneviye mi sesleniyor?
- Buradaki Saidler, Hamzalar, Ömerler; cismani Medresetüzzehrayı inşa edecek heyet mi?
Değerli Kardeşimiz;
"Herkese dünya terakki dünyası olsun, yalnız bizim için mi tedenni dünyasıdır? Öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım, şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki insanlarla konuşacağım:"
"Ey yüzden tâ üçyüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sâkitane benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafiyy-i gaybî ile beni temaşa eden Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmed v.s. size hitab ediyorum. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgraf ile sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım acele ettim, kışta geldim. Siz inşâallah cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaklar..."(1)
Üstadımızın döneminde hem siyasî kadroların bazıları dinden uzak bazıları da düşman olduğu, hem de millet büyük bir şaşkınlık ve ümitsizlik içinde olduğu için, İslam’ın her sahadaki haşmetini görüp takdir etmeleri pek mümkün görünmüyor.
Üstadımız bu siyasî ve içtimaî hakikati gördüğü için, kafasındaki ümit ve hedefleri gelecek asırların nesillerine müjdeliyor. Bu müjde hem iman ve ahlak sahasında hem siyasî sahada hem de içtimaî sahada anlaşılmalıdır. Çünkü iman, cemiyet ve siyaset birbiri ile iç içedir. Kalplere iman hâkim olmadan, güzel hasletler yerleşmeden, ulvî hakikatler inşa edilmeden bir millet düzelmez. Millet düzelmeden de siyaset düzelmez. Risale-i Nur hem iman hem millet hem de netice itibariyle siyaseti ta’dil ve inşa ediyor. Bu istikbalde daha parlak daha haşmetle görülecek inşallah.
(1) bk. Emirdağ Lahikası-II, 82. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar