"Fakat ene, kendisi de gayet muğlak bir muamma ve açılması müşkül bir tılsımdır. Eğer onun hakiki mahiyeti ve sırr-ı hilkati bilinse, kendisi açıldığı gibi kâinat dahi açılır." İzah eder misiniz?
- Bütün yanlışların ve doğruların kaynağında enenin mahiyetinin bilinmesinin veya bilinmemesinin yattığı hemen her paragrafta vurgulanıyor.
- Bu meselenin önemi hususunda neler söyleyebilirsiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bu dersin devamında şöyle bir ifade geçiyor:
"On Birinci Söz’de mahiyet-i insaniyenin ve mahiyet-i insaniyedeki enaniyetin –mana-yı harfi cihetiyle– ne kadar hassas bir mizan … … olduğu gayet kati bir surette tafsil edilmiştir." (Sözler, Otuzuncu Söz, Birinci Maksat)
Buna göre enaniyet, insan mahiyetinin bir hususiyeti oluyor. Yani, insanın mahiyetinde cüz’î irade vardır ve insan bu iradesini dilediği gibi kullanmakta serbest bırakılmıştır. Dünya imtihanının bir icabı olan bu serbestliği nefis hesabına kullananlar çok büyük isyanlara sapar ve nice cinayetler işlerler. Bilindiği gibi büyük sermayenin kârı da zararı da büyük olur.
İnsan mahiyetine konulan bu mükemmel istidat sermayesini yerinde kullananlar ise büyük hayırlara mazhar olur, âli derecelere yükselirler. Bunun için de enaniyetin hakiki mahiyetini bilmek ve insana bu hususiyetin niçin verildiğini doğru değerlendirmek gerekir.
İnsan, kendi mahiyetine konulan her duygunun, her kabiliyetin onun için ayrı bir marifet penceresi olduğunu, yani Rabbini tanımada ona ayrı bir ufuk açtığını bilse, daha önce de beyan edildiği gibi, kendisi için iki marifet kapısı birden açılır: Birisi mahlukatı doğru değerlendirme kapısı, diğeri de kâinat Hâlıkını bütün esma ve sıfatlarıyla tanıma kapısı.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü